19 Aralık 2012

Nohut Oda Bakla Sofa

Özellikle aile içi şiddete maruz kalan kadınlara "dilediğin gibi bir hayat yaşamak için neye ihtiyacın var" diye sorulduğunda büyük bir kısmı çocuklarıyla beraber yaşayabileceği bir ev hayal ettiğini söylüyor. Çoğu "ben çalışır evime de çocuklarıma da bakarım, yeter ki bize kalabileceğimiz bir ev versinler, tek odaya bile razıyım" diyor.

Bu kadınların hayallerinin gerçekleşmesi malesef mümkün değil. Türkiye'de bu hayali kuran bir kadının en fazla elde edebileceği 12 yaşından büyük erkek çocuğu varsa ondan ayrı kalmayı göze alıp 3-6 ay sığınmaevinde yaşamak hadi bir de üstüne ev tutmayı becerebilirse belki birkaç aylık ev kirası yardımıdır.

Aile içi şiddet bir travmadır. Şiddet görüyor olsa bile alışık olduğu düzeni, evi terk etmek zorunda kalmak bir travmadır. Çoluk çocuk türlü şiddet yaşamış birçok kadının bir arada yaşadığı sığınmaevinde kalmak bir travmadır. Aile içi şiddetin getirdiği değersizlik duygusu ve özgüven kaybı da eklenince bir kadının çocuklarıyla birlikte 3 ay içerisinde yeni bir hayat kurmasını ve ayakları üzerinde durmasını beklemek tam bir haksızlıktır.

Eğri oturalım doğru konuşalım. Aile içi şiddet yasası yarım yamalak ve yoruma açık, uygulayıcıların büyük bir kısmı bilgisiz veya isteksiz. Kadının sığınmaevi hakkı var, aman ha sınırsız falan değil 3-6 ay. Uzaklaştırma kararı var, takip eden yok. Uzaklaştırma alan adam kadına yaklaşırsa kadın 155'i arayacak da, polis gelecek de, adamı uzaklaştıracak da. Adam "polisi ararsan seni de çocukları da öldürürüm" diye kadını korkutup evde rahatına bakıyor. Kadın dinlemeyip polisi arasa yasaya göre hapis cezası var, uygulamaya baktığında adam 6 kere uzaklaştırma almış hiçbirine uymamış her defasında polis çağrılmış.. Sonuç? Yok!

Aslında bu kadınların hayali hiç de uçuk falan değil. TOKİ bu kadınlara daire verse diye hayal ediyorum ben de. Her kadına küçük bir daire verse. Kadınlar sığınmaevinden çıkıp kaçtığı koca evine dönmek zorunda kalmasa. Ya da "çocuklarını bırakırsan gelebilirsin" diyen ailesinin yanında çocuk hasreti çekmese. Kira derdi olmadan, "süren doldu çık" diyen birileri olmadan kendine verilen evde yaşasa. Çalışıp faturalarını ödese, çocuklarını büyütse. Şiddetten uzak insan gibi yaşayabilse.

Ne kadar zor olabilir ki?

Olmaz mı?

Hiç mi olmaz?





11 Aralık 2012

Dünya Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı


WhiteRibbon kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin sona erdirilmesi, cinsiyet eşitliği, sağlıklı ilişkiler ve erkekliğe yeni bir vizyon geliştirmek için çalışan erkeklerin rol aldığı bir hareket. İlk defa 1991 yılında erkeklerden kadına karşı şiddet konusunda sessiz kalmamayı taahhüt ettiklerinin simgesi olarak beyaz kurdele takmaları istenmiş. O günden beri erkeklerin çözümün bir parçası olduğu düşüncesiyle farklı yaratıcı kampanyalar yoluyla erkekliğin negatif ve demode kavramlarına meydan okuyorlar ve kadına karşı şiddet konusunda sorumluluk almaları yönünde erkekleri destekliyorlar.



OneBillion Rising şiddete, tecavüze, enseste, sünnete ve seks köleliğine dikkat çekmeye çalışan bir kampanya. Kampanya dahilinde hareketin kuruluşunun 15. yıldönümü olan 14 Şubat 2013'de dünyadaki tüm kadınlar dans yoluyla kolektif gücü ve sınırlar ötesi dayanışmayı göstermeye, küresel ayaklanmaya çağırılıyor.




Walk a Mile in Her Shoes cinsel taciz, tecavüz ve cinsiyete dayalı şiddete karşı toplum bilincini artırmak için 2001 yılından beri düzenlenen uluslararası erkek yürüyüşü. Amerikalıların “başka bir kişinin deneyimi gerçekten anlayabilmek için onun ayakkabılarıyla bir mil yürümek gerekir” deyişinden esinlenen bu eğlenceli yürüyüşte, erkekler bir fiil yüksek topuklu kadın ayakkabılarıyla bir mil boyunca yürüyerek hem bunun sadece kadınları ilgilendiren mesele olmadığını vurguluyorlar hem de toplumun konuşması zor olan konular hakkında konuşmasını sağlıyorlar. İnternet sitesinde erkeklere topuklu ayakkabıyla yürüyebilmeleri için ipuçları da veriliyor.


It'snot OK Yeni Zelanda'da aile şiddeti azaltmak için oluşturulmuş, aile içi şiddeti müsamaha eden tutum ve davranışları değiştirmeyi hedefleyen toplum odaklı bir hareket. İnternet sitelerinde aile içi şiddete maruz kalanların ve tanık olanların faydalanabileceği bilgiler yer alıyor. Ayrıca “aile içi şiddet bilgi hattı” ile hizmet veriyorlar.











5 Aralık 2012

Şimdi de Haberler



RTE, video konferans yöntemiyle AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları’nın “Ak Kadınlar Ormanı” projesinin fidan dikim törenine katıldı.

Yağmur, soğuk demeden törene katılan çok sayıda AK Parti’li kadına RTE’nin bağlantı yapmasını beklerken sarı yağmurluk ve çizme dağıtıldı.

AK Parti Kadın Kolları Başkanı, amacın her kadın için bir fidan dikmek olduğunu belirtti.

AK Parti’li kadınlar 800 bini aşkın kadın üye adına temsilen 500 fidanı ormanlık alana dikti.

AK Parti İstanbul Kadın Kolları Yerel Yönetimler Birim Başkanı, 1 milyona yakın üye sayılarıyla İstanbul Kadın Kolları’nın partinin 3’te birini oluşturduğunu söyledi.

RTE, "Ecdadımızın yaptığı bütün camilerde asırlık çınarları görürsünüz. Her biri tıpkı o camilerin minareleri gibi özgürce semaya uzanır. Köşklerin, kervansarayların da bahçelerin de çınarlar görürsünüz. Sadece İstanbul değil, Bursa, Konya, Manisa, Antalya ve Ankara'da yani ecdadımızın kök saldığı her toprakta karşılaşırsınız." dedi.

CHP'yi de eleştirdi, "Ana muhalefet çevrecilikten bahseder. Sorun bunlara, çevrecilik adına ne yaptınız? Sizin geçmişinizde çevrecilik adına ne var? Herhalde bunlar kuru toprağı çevrecilik zannediyor. Mesele o kuru toprağı, o çatlamış dudakları yeşertecek suyu oralara taşımak" dedi.


Bütün bunların arasında bir cümle maalesef kaynadı gitti. Mersin'deki fidanları gören RTE, "Bunlar fidan olmaktan çıkmış, ağaç olmuş. 15 yaşındaymış, yakında evlendireceğiz." dedi. Böylece kültürümüzde el kadar çocuklara ne gözle bakıldığının çok net bir örneğini vermiş oldu.



24 Kasım 2012

Mahrem Görüşme



Evli hükümlülerin üç ayda bir aileleriyle özel olarak görüşmelerini sağlayacak madde düzenlenmeye devam ediyor. Bu düzenlemeler sırasında metne ‘Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan evli hükümlüler en geç üç ayda bir kez olmak üzere, üç saatten yirmi dört saate kadar eşleri ile ceza infaz kurumu personelinin yakın nezareti olmaksızın mahrem şekilde görüşebilirler’ yazılmış. Burada söylenmeye çalışılan aslında hükümlülerin eşleriyle cinsel ilişkiye girebileceği, odanın kamerayla izlenmemesi ve dinlenmemesi gerektiğini anlatmak için ‘mahrem’ kelimesi seçilmiş.

Aslında ‘hak’ olması gereken bu özel görüşmeler hükümlülere iyi hal ödülü olarak sağlanacak.

Tabi birçok ülkenin aksine bizde eşcinsel hükümlülere böyle bir izin yok.

Bu uygulamayla aile bütünlüğünü korumasının hedeflendiği belirtiliyor. Diğer ülkeler bu görüşmeyi hükümlülerin dışarı çıktıklarında hayata daha kolay adapte olmaları için veya cezaevi içerisindeki şiddetin ve tecavüzün önüne geçmek için uyguluyor. Bizde ise önemli ve kutsal olan aile bütünlüğünün korunması.

Düzenlemeler sırasında dikkat edilmesi gereken birkaç şeyi de ben ekleyeyim;

1- Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
2- İstenmeyen gebelik
3- Kadını tehdit yoluyla zorla görüşmeye çağırma
.
.
.
.
.

 

 

 

20 Kasım 2012

Halkalı Boyunlu Kadınlar



Kuzey Tayland'da Padaung kabilesine ait bir alt grupta, yaklaşık 5 yaşındayken kız çocuklarının boyunlarına ömür boyu taşıyacakları pirinç halkalar takılıyor. Bu halkalar, kızların yaşı ilerledikçe eskisinin çıkartılıp yenisinin takılması suretiyle artırılıyor. Pirinç ağırlık, baş ve omuzlar arasında sürekli gerginliğe neden olurken köprücük kemiği aşağı doğru itiliyor ve kaburgalar sürekli basınç altında kalıyor. Dolayısıyla omuzlar zaman içerisinde 45 derecelik açıyla aşağı doğru çöktüğü için kadınların boynu uzamış gibi görünüyor.

Bu uygulamanın ortaya çıkışına dair kız çocuklarını ve kadınları vahşi hayvan saldırılarından korumak, çirkin bulunacakları için esir olarak alınmalarını engellemek veya kültürlerinde önemli bir yeri olan ejderhanın görünüşünü yansıtmak gibi farklı hikâyeler söz konusu. Nedeni ne olursa olsun Padaung kadınlarında halkalı boyun güzelliği, saygınlığı ve zenginliği simgelerken aynı zamanda iyi bir evliliği garantiliyor.

Boyunlarındaki bu halkalar kadınlara özellikle ilk başlarda ciddi ağrılar yaşatıyor. Ayrıca boynu halkalı kadınlar başlarını geriye yaslayamadıkları veya öne eğemedikleri için su içmek gibi basit eylemlerde bile zorlanabiliyorlar. Uyuyabilmek için halkaları ve boynu destekleyen özel bir yastık kullanmak zorunda kalıyorlar. Sürekli halkalar altında kalan boyunda morarma veya derinin rengini kaybetmesi gibi problemler yaşanabiliyor veya enfeksiyon görülebiliyor.





19 Kasım 2012

Lotus Ayaklar



Çin’de 10. yüzyılda başlayan bir geleneğe göre 3–5 yaşlarındaki kız çocuklarının ayakları çok sıkı şekilde sarılarak ve hatta kırılarak, ayaklarının 8–12 cm arası kalması sağlanıyordu. Ayak bağlama (foot binding) adı verilen bu uygulamada kız çocuklarının ayakları çeşitli bitkilerin kaynatılmasıyla elde edilen sıcak suyun içerisine sokuluyor, masaj yapılarak yumuşatılıyordu. Ayak uzun bir sargıyla sıkıca sarılıyor, iki günde bir çözülüp temizleniyor ve tekrar sarılıyordu. Bu işlem ayağın normal boyuta gelmesini engelliyor ve zamanla başparmak hariç diğer parmaklar bükülerek ayağın altıyla birleştiği için ayakucu üçgen şeklini alıyordu. Ayakların büyümesi baskı uygulanarak engellendiği için ayağın üst kısmı kemer şeklinde eğiliyor, ayakla topuk arasındaki eklem genellikle kırılıyordu. Oldukça acı verici olan ve kangrene neden olduğu için %10 oranda ölümle sonuçlanan bu işlemler genellikle kız çocuklarının anneleri tarafından yapılıyordu.

Ayaklarıyla birlikte ayak bilekleri de sıkıca bağlanan kadınların bacaklarının alt kısımları bedenlerine göre oldukça ince bir şekilde gelişiyordu. Beden ağırlıklarını taşıyamayan kadınlar yürümekte zorlanıyor ve hayatlarını sürdürmek için yardım almak zorunda kalıyorlardı. Kadının sokakta dolaşması ve erkeklerle aynı mekanda bulunmasının hoş karşılanmadığı o dönemde küçük ayaklı kadınlar, kendi başlarına yürüyemedikleri için sokağa çıkamıyor dolayısıyla da kolaylıkla kontrol altında tutuluyorlardı. Bu nedenle küçük ayaklı kadınlar sosyal statü sahibi oluyorlardı ve bu kadınların iyi bir evlilik yapacaklarına, zenginlik içerisinde yaşayacaklarına kesin gözüyle bakılıyordu. Ayakları bağlanmamış olan kızlar ise ancak hizmetçilik yapıyor ve toplumda hoş görülmeyen, kimsenin istemediği erkeklerle evlenebiliyordu.

O dönemde güzelliğin simgesi olan küçük ayakları cinsel anlamda cezp edici bulan erkekler aynı ayakları çıplakken görmek istemediğinden, kadınlar sürekli sargıyla veya lotus adı verilen özel ayakkabılarla yaşamak zorundaydılar.

Hanedanlık'dan Halk Cumhuriyeti’ne geçildiği dönemde ayak bağlama uygulaması yasaklandı. Ancak yasaklanma gerekçesi uygulamasının kadınlar için sağlıksız olması değil, Hanedanlık dönemini çağrıştırıyor olmasıydı. Bu dönemde küçük ayaklı kadınlar çalışmak zorunda kaldılar ve yarı özürlü sayıldılar. Ayak bağlama yasaklandığı halde uygulanmaya devam edilince, küçük ayaklı kadınlarla evlenmek men edildi. Günümüzde halen ayakları bağlı olan 70-90 yaşları arasında Çinli kadınlar bulunmakta ve bu kadınların bir kısmı küçük ayaklı olmaktan gurur duymaktadır.



18 Kasım 2012

Sünnetli Kadınlar ve Waris Dirie


Sembolik olarak klitorisin veya dudakların çizilerek kanatılmasından cinsel organın dış kısmının tümüyle alınmasına kadar dört farklı türü olan kadın sünneti (female genital mutilation), türleri ve yaygınlığı bölgelere göre farklılık gösteren, özellikle Afrika kabilelerinde ile bazı Asya ve Orta Doğu ülkelerinde geleneksel bir uygulama.

Genellikle Doğu Afrika’da uygulanan, kadın sünnetlerinin %15’ini oluşturan ve içlerinde en ağırı olan III. Tip uygulamada; klitoris ve çevresi ile birlikte dudakların neredeyse tümü kesilerek çıkartılıyor, açık yaranın dış çeperleri bir araya getirilerek tümüyle dikiliyor, sadece idrar ve menstrüel kanamanın akabileceği, en fazla serçe parmağı genişliğinde bir delik bırakılıyor.

Afrika geleneklerine göre kadında cinsel zevk organı olan klitorisin tahrip edilmesinin kadının temizliği ve saf bir anne olabilmesi için gerekli olduğuna inanılıyor. Kesilip çıkartılan parçalar "erkeksi" ve "kirli" kabul ediliyor. Kızlıktan kadınlığa geçmenin şartı olarak kabul gören klitoris kesiminin yapılmadığı kadınlar dışlanıyor ve bu kadınların evlenmesi doğru karşılanmıyor. Ayrıca bakire kadınlar dikişleri genişlemediği veya açılmadığından dışarıdan kolaylıkla anlaşılabildiği için kadın sünneti bekareti dolayısıyla da kadının cinsel yaşamını kontrol altına almanın bir yolu olarak kullanılıyor.

Daha çok kız çocukları 3-4 yaşlarındayken uygulanan sünnet genellikle ilkel ve geleneksel koşullarda, anestezi kullanmadan, kadınlar arasında sessiz sedasız yapılıyor. Sünnet olan kız çocuklarının bir kısmı kan kaybı veya enfeksiyondan hayatlarını kaybediyorlar. Sağ kalan sünnetli kadınlar hiçbir zaman cinsel haz alamadıkları gibi menstrüsyon döneminde ve cinsel ilişki sırasında dayanılmaz ağrılar çekiyorlar.




1965 yılında Somali’de dünyaya gelen Waris Dirie, çölde göçebe yaşam süren bir ailenin kızıydı. 13 yaşında oldukça yaşlı biriyle evlendirilmeye zorlanınca evinden ve ailesinden kaçtı, günlerce çölde yürüyerek Modadişhu’daki akrabalarına sığındı ve oradan da hizmetçilik yapmak üzere Londra’daki Somali Büyükelçiliği’ne gitti. Somali’de patlak veren savaş sonucu Büyükelçi ülkesine geri çağrılınca bir lokantada temizlik işçisi olarak çalışmaya başladı ve orada ünlü bir fotoğrafçı olan Terence Donovan tarafından keşfedildi.

Modellik yapmaya başlayan ve oldukça da ünlenen Waris Dirie’nin, kariyerinin zirvesinde olduğu 1997 yılında Marie Claire dergisine verdiği ve kendi deneyimini anlatarak kız çocuklarının sünneti gerçeğini anlattığı röportaj dünya çapında ses getirdi. Aynı yıl kadın sünnetinin ortadan kaldırılması için Birleşmiş Milletler’in elçisi seçildi.


17 Kasım 2012

Halo Etkisi



Halo Etkisi (veya Hale Etkisi/Hatası), kişinin karakterine ait yargıların o kişi ile ilgili genel izlenimden veya göze çarpan bir özellikten etkilenebileceğini ifade eden bilişsel bir yanlılıktır. Başka bir deyişle kişinin herhangi bir özelliğinden yola çıkılarak o kişi hakkında genel bir yargının oluşması, kişinin tutum ve davranışlarının ya da diğer kişilik özelliklerinin bu yargıya göre değerlendirilmesi söz konusudur.

Buna göre karşımızdaki kişinin herhangi bir özelliğinin etkisinde kalarak diğer özellikleri hakkında genelleme yapıyoruz ve kişi hakkında edindiğimiz olumlu ya da olumsuz izlenim o kişi ile ilgili beklentilerimizi de etkiliyor.



13 Kasım 2012

Geri Tepme Etkisi



İlk defa Brendan Nyhan ve Jason Reifler tarafından terim olarak kullanılan Geri Tepme Etkisi (Backfire Effect), inançlarına aykırı bir kanıt ile karşılaşan bireylerin bu kanıtı reddederek inançlarına daha da sıkı bir şekilde bağlanmalarını ifade eden bilişsel bir yanlılıktır.

Geri tepme etkisine göre, bireylerin doğru olarak kabullendikleri herhangi bir olgu bilimsel olarak çürütüldüğünde bile bireyler üzerinde tam tersi bir etki yaratabiliyor. İnanç ne kadar ideolojik ve duygu-temelliyse, aykırı kanıtın etkisiz olma olasılığı da o derece artıyor. Kanıtın doğru olma olasılığına daha açık olmak yerine birçok kişi ilk etapta kabullendikleri olgunun doğru olduğunu ikna oluyorlar. İnançlarını sorgulamak yerine onlara sadık kalmayı tercih ediyorlar.




8 Kasım 2012

Baban Seni Dövüyor mu?



Polis memurunun şiddet gördüğü söylenilen 5 yaşındaki bir çocuğa "baban seni dövüyor mu" diye sorduğu, çocuğun "yaramazlık yaptığımda cezalandırıyor" cevabını "disiplin amacıyla poposuna vuruyordur" şeklinde yorumlayarak herhangi bir işlem yapmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Polis memuru bu konuda uzman olmadığı için popoya vurmayı disiplin aracı zannediyor ve üstelik çocuğun bu cevabının üstünde sigara söndürmeyi veya cinsel şiddeti içerebileceğini düşünemiyor. Oysaki şiddet veya suç mağduru olan çocukla ilgili bir ihbar değerlendirilirken;
  • Çocuğun ifadesi il ve ilçe merkezlerinde mevcut çocuk bürolarında alınmalıdır.
  • Çocuğun dinlenildiği durumlarda çocuğun yanında psikoloji, sosyal hizmet vb. alanlarında uzman bir kişi bulunması gerekmektedir.
  • Çocukla yapılacak görüşmeler yukarıdaki uzmanlardan en az biri tarafından gerçekleştirilmelidir.
  • Çocuk konuşamayacak durumdaysa anneyle görüşme yine uzman tarafından gerçekleştirilmelidir.
  • Kolluk kuvvetleri tarafından görüşme ile ilgili savcıya bilgi verilmelidir.
  • Görüşmeyi gerçekleştiren uzman(lar) tarafından sosyal inceleme raporu hazırlanmalıdır.
  • Bunların dışındaki her türlü uygulama geçersiz sayılmalıdır.
  • Polis çocuğun şiddete veya suça maruz kalıp kalmadığını çocuğun kendisine veya ailesine sorarak kendi başına karar veremez.
  • Savcı uygun görürse çocuk uzmanla görüştürülür gibi bir bilgi doğru değildir.
  • Çocuk gelip kendisi şikayetçi olsun diyerek ihbarın değerlendirilmemesi söz konusu bile olamaz.

Not: Yukarıda bahsedilen 5 yaşındaki şiddet mağduru çocuk için gerekli tüm işlemler yapıldı ve ilgili polis memuru yaptığı hata ile ilgili tam anlamıyla bilgilendirildi.




6 Kasım 2012

Çoğulcu Cehalet




Çoğulcu Cehalet (Pluralistic Ignorance) kavramı, ilk defa 1931 yılında Allport tarafından kamusal davranışlar ile özel inançlar arasındaki tutarsızlığı açıklamak için kullanılmıştır.

Bir gruptaki bireylerin çoğunun, aslında aynı olmalarına rağmen diğerlerinin bir şekilde kendilerinden farklı olduğunu varsayma eğilimini ifade etmektedir. Bu anlamda Sahte Konsensüs Yanlılığı’nın tezadı olarak kabul edilebilir.

Bireyler diğerleriyle aslında benzer olan düşünce, inanç ve tutumlarını farklıymış gibi algıladıklarında çoğulcu cehalet oluşmaktadır. Bir grubun çoğunluğu belli bir norma veya düşünceye inanmasa bile diğer herkesin inandığını zannettiği için o norma uyma veya o düşünceyi destekleme davranışı devam etmektedir.

Çoğulcu cehalet kısmen Seyirci Etkisi'ni açıklayabilir. Acil bir durum ile karşılaşıldığında çok sayıda seyirci söz konusuysa, içlerinden bir kısmı bir şeyler yapması gerektiğini düşünse bile hemen hiç kimse olaya müdahale etmemektedir. Diğer yandan, olaya bir kişi bile müdahale ettiğinde diğerlerinin de olaya müdahale etmesi olasıdır.

Çoğulcu cehaletin ilginç bir örneği romantik ilişkilerde görülmektedir. Bireyler ilk adımı atmada başarısızlık söz konusu olduğunda kendileri ve potansiyel partnerleri için farklı atıflarda bulunmaktadırlar. İlk hamleyi yapamayan kişiler kendi başarısızlıklarını reddedilme korkularına atfederken, potansiyel partnerlerinin başarısızlığını ilgi eksikliğine bağlamaktadırlar (Vorauer ve Ratner, 1996).




Kaynak;
Vorauer, J., & Ratner, R. (1996). Who’s going to make the first move? Pluralistic ignorance as an impediment to relationship formation. Journal of Social and Personal Relationships, 13, 483–503.




3 Kasım 2012

Adaletin Gözü Kör mü Acaba


"Adalet Geri Geldi" derken sanırım acele etmişim. Korkarım adaletin sadece bir kısmı geri gelmiş..


Peki ya daha ilk başta o adamı salıveren Savcı? Hadi o adam tutuklandı, elini kolunu sallayarak ortada dolaşamayacak. Ama o Savcı, o adam gibi adamları salıvermeye devam edecek. Sav'ya ne oldu? Adı bile geçmiyor. Oldu mu şimdi? Ya aynı hata bir daha gerçekleşirse?

Bir de düşünmeden edemiyorum.. S.A.'nın akrabaları karakolu, hastaneyi her yeri aramışlardı, Kahramanmaraş'a iki avukat birden göndermişlerdi. Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı'nı aradılar. Gerekirse haber yapılsın dediler. Ya gazeteye haber olmasaydı? Bakan'ın haberi olacak mıydı S.A.'dan? Bakan'ın bugüne kadar duymadığı daha nice S.A.'lar var. Onlara ne oldu?



30 Ekim 2012

Adalet Geri Geldi

Kahramanmaraş'ta eşinden şiddet gören S.A. ile ilgili haberi Savcının Adaletsizliği başlığı ile yayınlamıştım. Şimdi de gelişmeleri iletmek istiyorum.

SAVCILIK İTİRAZ ETTİ
Elbistan Cumhuriyet Başsavcılığı, İ.A. serbest bırakıldıktan sonra karara itiraz etti. İtiraz Elbistan Nöbetçi 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Hakkında yakalama kararı çıkartılan İ.A. polislerce yakalanarak Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.

AÇIKLAMA YAPILDI
Tutuklamanın ardından Elbistan Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yazılı bir açıklama yapıldı. Savcılık açıklamasında şöyle denildi:
"Yaralı S.A.’nın yapılan muayenesi sonunda düzenlenen raporda ‘sol el sırtında 5 santimetre derin kesi, sol el bileğinde 4 santimetre derin kesi, yüzünde sağ elmacık kemiğinin üstünden başlayıp burnunun üstünden geçen 7-8 santimetre cm boyunda derin kesi, dudak altından başlayıp çeneye doğru sağ tarafa uzanan 6 santimetre boyunda kesi, sağ el sırtında 6 santimetre boyunda kesinin mevcut olduğunun, ilk müdahalesi yapılan hastanın halen hayati tehlikesinin bulunmadığının’ belirtilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüpheli şahsın ifadesi alındıktan sonra tutuklanması talebiyle Elbistan Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine sevk edilmiştir. Şüphelinin mahkemece yapılan sorgusunun ardından Adli Kontrol Tedbiri uygulanmak suretiyle serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Şüphelinin serbest bırakılması kararına Cumhuriyet Başsavcılığımızca itiraz edilmesi üzerine itirazı değerlendiren Elbistan Nöbetçi 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından itiraz kabul edilerek şüpheli hakkında yakalama emri çıkartılmıştır ve mahkemece tutuklanmıştır."


25 Ekim 2012

Bulanık Kafalar

 
2005 yılında Doç. Dr. Mahmut Aşırdizer, Doç. Dr. M. Sunay Yavuz ve Yrd. Doç. Dr. Yıldıray Zeyfeoğlu tarafından derlenmiş, Celal Bayar Üniversitesi Adli Tıp Stajı Ders Notları olarak Cinsel Sapıklıkların Sınıflandırılması başlığı altında yayınlanan bir bölüm okudunuz.

İnternette Adli Psikoloji ile ilgili bilimsel kaynak ararken karşılaştığım bu masalsı yazıyı derleyen fantazi dünyası fazlasıyla gelişmiş ve homofobik arkadaşlara sevgilerimi iletiyorum.

Kaynak;
http://tjofmap.tripod.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/kitap.pdf



24 Ekim 2012

Savcının Adaletsizliği


Kahramanmaraş'ta KocaVahşeti

Kahramanmaraş'ın Elbistan İlçesi’nde oturan 4 çocuklu İ.A.(40) ve S.A.(32) çifti arasında son 3 yılda geçimsizlik başladı. Evinde çocuk bakarak geçimini sağlayan S.A. ile işsiz eşi İ.A. arasında sık çıkan tartışma geçen aylarda kavgaya dönüştü. Eşi tarafından dövülen ve yüzü gözü şişen S.A.’nın şikayeti üzerine gözaltına alınan İ.A.’ya 3 ay 'evden uzaklaştırma' cezası verildi. Ancak en büyüğü 16 yaşında olan çocukları, eve gelmeyen babalarının dönmesi için annelerine baskı yaptı. Baskılara dayanamayan S.A., 14 Ekim’de eşini eve aldı.
Aralarında tartışma nedeniyle eşiyle konuşmayan S.A., 21 Ekim akşamı çocukları uyuduktan sonra ceviz kırmaya başladı. Bu sırada mutfağa giden İ.A., iddiaya göre eline aldığı bıçakla önce ceviz kıran eşinin başını yere vurmaya başladı. Ardından da kendinden geçen S.A.’nın saçını derisiyle birlikte kesti. Hızını alamayan öfkeli koca İ.A., eşinin burnunu, daha sonra dudağını yukarından çenesine doğru kesti. Ardından da eşinin vücudunun çeşitleri yerlerine kesikler atıp iki kolunu da kırdı.
Anneleri S.A.’nın çığlıklarını duyan çocukları odaya girdiklerinde babalarını elinde bıçakla annelerini de kanlar içinde görünce polisi arayıp yardım istedi. İ.A., evden kaçarken gelen ambulansla Elbistan Devlet Hastanesi’ne götürülen S.A., ilk tedavisinin ardından Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Ameliyata alınan S.A.’nın burnu ve dudağı estetik operasyonla dikildi, kırılan kolları alçıya alındı.
'PİŞMANIM' DEDİ, SAVCI SERBEST BIRAKTI
Şikayet üzerine Elbistan’da yakalanan İ.A., ifadesinin alınması ardından Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edildi. İfadesinde "Eşim sabahtan akşama kadar geziyor, çocuklarıma bakmıyordu. Bir anlık sinirle yaptım. Pişmanım" dediği belirtilen İ.A., Cumhuriyet Savcısı tarafından serbest bırakıldı.
Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’ndeki tedavisinin ardından 23 Ekim’de taburcu edilen S.A. ise Elbistan’daki evine getirildi. Dudağı kesik olduğu için pipetle sıvı gıdalarla beslenen kadının konuşmakta zorlandığı gözlendi.
"YÜZÜNÜ KESER, SENİ TANINMAZ HALE GETİRİRİM"
Yaşadıkları şoku üzerlerinden atamayan çiftinin en büyük çocuğu 16 yaşındaki G.A., babasının 3 yıl önce annesine şiddet uygulamaya başladığını, sık sık ''Senin yüzünü keser tanınmaz hale getiririm'' diyerek tehdit ettiğini söyledi. G.A., olay günü babası ile annesinin arasında herhangi bir tartışma çıkmadığını belirterek şunları anlattı: "Babam, anneme şiddet uyguladığı için şikayetçi olmuştuk. 3 ay evden uzaklaştırma cezası verildi. Ancak kardeşlerim babamın eve dönmesini çok istedi, annem de onları kıramadı. Babam 14 Ekim’de eve geldi, bakışları donuktu, anneme bir şeyler yapmasından korkuyorduk. Bu yüzden anneme sık sık, 'Anne babamın bakışları iyi değil, sana bir şey söylerse konuşma, tartışma' diyordum. Olay günü okula gideceğimiz için erken yattık. Bir tartışma olmadı, sonra kardeşimin çığlıklarıyla uyandım. Annem kanlar içindeydi, babamın elinde bıçak vardı. Babam kaçtı, polis çağırdık. Annemi hastaneye götürdüm. Babam, annemin saçlarını derisiyle birlikte kesmiş. Dudağını yukarıdan çenesine doğru kesmiş. Burnunu kesmiş, sırtında kesikler var. İki kolu da kırık. Annemi sıvı gıdalarla beslemeye çalışıyoruz. Babamdan da şikâyetçiyiz."
Babasının annesine bilinçli olarak zarar verdiğini ileri süren G.A., "Babamın şu anda nerede olduğunu ve ne yaptığını bilmiyoruz. Tekrar anneme zarar vermesinden korkuyoruz. Annemi bu hale getiren babam, hala elini kolunu sallayarak geziyor" diye konuştu.

Savcının bu kararı vermesindeki tek gerekçe, kadının hayati tehlikesinin olmaması. Savcı, adamın kadını öldürme kastı olmadığına kanaat getirmiş. Karısına böylesine şiddet uygulayan bir erkeğe, mahkeme tarafından cezası belirlenene kadar sadece uzaklaştırma kararı verilmesi şiddeti meşrulaştırmak ve şiddet uygulayana cesaret vermekten başka bir şey olamaz. Böyle bir durumda Savcı ya durumu etkin bir şekilde değerlendirememiş ve mevcut riskleri görememiştir ya da inisiyatif kullanamamıştır. Her halükarda Savcı kararı olduğu için yeni bir karar verilene kadar bu adam serbest ve bu kadın hala tehdit altında.


23 Ekim 2012

Vatandaş Temsilcisi



 

Alo 183 Aile, Kadın, Çocuk, Özürlü Ve Sosyal Hizmet Danışma Hattı

22 Ekim 2012

Toplumkaç Mekan



Toplumcul mekanlar, insanları birbirine yaklaştırmak ve insanların birbirleri ile ilişki kurmalarını kolaylaştırmak üzere tasarlanmaktadır. Yaşam alanlarında bulunan ve mekanı oluşturan sandalye, koltuk gibi öğeler birbirine dönük ve yakın olarak yerleştirilir, böylece mekanda bulunan insanlar birbirine yönlenmekte ve yaklaşmaktadır.

Toplumkaç mekanlar ise tam tersi insan ilişkilerini zorlaştıran, iletişim kurmayı neredeyse engelleyen yaşam alanlarını ifade etmektedir. Bu tarz mekanlarda öğelerin yerleşimi insanları doğal olarak birbirinden ayırır ve uzaklaştırır. Örneğin sandalyeleri sırt sırta duran iki kişinin bir ilişki kurması veya önceden var olan bir ilişkiyi sürdürmesi oldukça zordur.


16 Ekim 2012

Böyle Bitmesin



Böyle Bitmesin; bütün kozlarını aile üzerine oynayan, bütün derdini aile üzerinden anlatan bir tür dizisidir. Türkiye’de son 20 yılda hızla artan boşanmalar, bu boşanmaların ilginç içerikleri, toplumun bu artışa direnemeyişi, ülkenin doğusuyla batısı arasında bu artış noktasındaki farkın gittikçe kapanıyor olması  bir şey işaret ediyordu. Şüphesiz, boşanma denen şey, aile mefhumuyla ilgili en büyük kriz noktasıydı. Ve bir şeyi tanımlamanın en temel yollarından birisi onun karşıtıyla aynı çerçevenin içine alınmasıydı.

Böyle bitmesin’ de  üç ana karakter öyküyü üstlenmektedir. Nisa, Nazlı ve Yusuf… Bir polis arabulucusu olan Nisa, olağandışı çözüm yöntemleriyle, aileye ve bireye özgün bakışıyla, emniyet mensubu olmasının getirdiği tatlı hoyratlığıyla ekibin beyni olacak ve projenin bir evlilik danışmanlığı projesinden çok, yaşayan hareket eden, hayatın içinden hikayeler anlatan bir maceraya dönüşmesini sağlayacak. Ama öte taraftan Evlilik Danışmanı Nazlı ve Hukuk Danışmanı Yusuf üzerinden izleyiciyi projenin derinliğine ikna edecek bilimsel verileri paylaşmayı da amaçlıyoruz.

TRT1 kanalında yeni yayınlanmaya başlayan "Böyle Bitmesin" dizisi kendi internet sitesinde bu şekilde tanımlanıyor. Ancak dizinin dikkatli izlendiğinde şiddeti meşrulaştıran bir yapısı olduğu ve evlilik kurumunun sürmesi adına aşırı olumlu bir hava yarattığı dikkat çekiyor. Hatta birçok açıdan bu dizinin aile içi şiddet uygulayıcısı ve mağduru başta olmak üzere seyirciyi olumsuz etkileyebileceğini özellikle belirtmek isterim. Dizinin ilerleyen bölümlerinde mutlaka "bu konularda uzman" bir Psikolog'tan danışmanlık alınması gerektiğini düşünüyorum.

Evlilikte yaşanan sorunların tek çözümü elbette boşanma değildir. Fakat boşanmak da evlenmek gibi bir durumdur. İyi bir boşanma kişiler özellikle de çocuklar için kötü giden bir evlilikten çok daha sağlıklıdır.




12 Ekim 2012

Norveç'ten Bir Örnek


11 Ekim 2012 Perşembe günü Norveç Hükümeti'nden bir ekip, “Çocuk Gelinlere Hayır Ulusal Platformu” ile görüşmek üzere Ankara'daydı. Zorla evlilikler ile mücadele etmek amacıyla kurulmuş olan bu ekip Türkiye'deki faaliyetleri ile ilgili de bilgi verdi.

Ekip sözcüsü, Norveç'te yaşayan birçok azınlığın göçle birlikte zorla evlilik ve bunun bir parçası olan çocuk evliliği gibi birçok yıkıcı geleneği de yanlarında getirdiklerini, Norveç Hükümeti olarak bu uygulamalarla mücadele ettiklerini anlattı.

Ekip sözcüsü bu mücadelenin sadece Norveç'te yapılmasının tek başına etkin sonuç vermediğini, benzer çalışmaların göçle gelen bireylerin anavatanlarında da gerçekleştirilmesini destekleyerek daha olumlu sonuçlar beklediklerini dile getirdi. Bu azınlıklara dahil olan Türkler'in yaklaşık olarak yüzde 90'ının Konya ilinden göç eden bireyler olduğunu belirten ekip sözcüsü, bu amaçla Konya'da bulunan bir STK ile işbirliği içerisinde olduklarını anlattı.



Çocuk Gelinlere Hayır Ulusal Platformu

“Çocuk Gelinlere Hayır Ulusal Platformu” 11 Ekim'de kuruluşunu açıkladı
 
Küçük Yaşta Evlilik Büyük Geliyor

Biz Türkiye’nin çeşitli illerinde faaliyet gösteren, erken ve zorla evliliklerin ortadan kaldırılmasını talep eden 50 kurum/kuruluş ve sivil toplum örgütü bir araya geldik ve bu konuda daha etkin önlemler alınması için mücadele etmek amacıyla “Çocuk Gelinlere Hayır Ulusal Platformu”nu oluşturduk.

11 Ekim, Birleşmiş Milletler’in kararıyla “Kız Çocuklar Günü” ilan edildi ve ilk 11 Ekim’in teması da ‘çocuk evlilikleri’ olarak belirlendi.

Her yıl binlerce kız çocuk, henüz büyümeye fırsat bulamadan evlendiriliyor. Araştırmalar, eğer önlem alınmazsa, dünya genelinde, 2020 yılına kadar 150 milyon kız çocuğun ‘gelin’ olacağını gösteriyor. Türkiye’de ise her üç kadından biri çocuk yaşta evlendiriliyor. Küçük yaşta evlenmek kız çocuklar için geri dönülmesi mümkün olmayan bir süreci başlatıyor. Eğitim yaşamları sona eriyor, sağlık sorunları baş gösteriyor, şiddete maruz kalma riski artıyor, haklarını talep etme ve kullanma becerileri azalıyor, ömür boyu yoksulluğa mahkum kılınıyorlar.

18 YAŞ ALTINDAKİ HER BİREY ÇOCUKTUR!

Çocukların evlendirilmesi;
• Bir insan hakları ihlalidir,
• Cinsiyet temelli şiddetin bir türüdür,
• Ticari cinsel sömürüdür,
• Duygusal ihmal ve istismardır,
• Köleliğin günümüzdeki biçimidir.

ÇOCUKLARIN EVLENDİRİLMESİ SUÇTUR! BU SUÇA ORTAK OLMAYIN!

Çocukların çocukluklarını yaşamalarına, potansiyellerini hayata geçirmelerine, hayal kurmalarına, kendilerini ifade etmelerine engel olmayın!

Çocuk evlilikleri ağır hak ihlalidir ve kabul edilebilir değildir; ortadan kaldırılmalıdır!
 
Çocuk Gelinlere Hayır Ulusal Platformu

1. Kahta Kadın ve Çocuk Hakları Derneği - ADIYAMAN
2. Altı Nokta Körler Derneği- ANKARA
3. Amargi Kadın Kooperatifi – İSTANBUL
4. Ankara Barosu Gelincik Merkezi - ANKARA
5. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Koruma Birimi - ANKARA
6. Başkent Kadın Platformu Derneği – ANKARA
7. Başkent Üniversitesi Kadın Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması AUM – ANKARA
8. Başkent Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü-ANKARA
9. Başak Kültür ve Sanat Vakfı - İSTANBUL
10. Cinsiyet Eşitliği Izleme Derneği / Kadın Sığınağı Kolektifi - ANKARA
11. Çocuk Vakfı - İSTANBUL
12. Çoluk Çocuk Dergisi - ANKARA
13. Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürü İle Mücadele Ağı - ANKARA
14. Risk Altındaki Çocuk, Genç ve Ailelerini Koruma Destekleme Gönüllüleri Derneği - İZMİR
15. Çukurova Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi - ADANA
16. Çocuk ve Bilgi Güvenliği Derneği - ANKARA
17. Eğitim-Sen - ANKARA
18. Fişek Enstitüsü - ANKARA
19. Genç Hayat Vakfı - İSTANBUL
20. Göç Vakfı - DİYARBAKIR
21. Güven Eğitim ve Sağlık Vakfı - ANKARA
22. Gündem Çocuk Derneği - ANKARA
23. Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma Merkezi - ANKARA
24. İstanbul Genç Adım Derneği - İSTANBUL
25. İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi - İSTANBUL
26. Kadınlarla Dayanışma Vakfı - İSTANBUL
27. Kadın Adayları Destekleme Derneği KA.DER Genel Merkezi - İSTANBUL
28. KAOS GL - ANKARA
29. Kozadan İpeğe Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi - ANKARA
30. Mersin Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi - MERSİN
31. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı- İSTANBUL
32. Mor Salkım Kadın Derneği - BURSA
33. Muş Kadın Derneği – MUŞ
34. ODTÜ Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı - ANKARA
35. Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği - ANKARA
36. Pembe Hayat LGBT Derneği - ANKARA
37. Roman Gençlik Derneği - ANKARA
38. Süleyman Demirel Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve uygulama Merkezi- ISPARTA
39. Tatvan Kadınlar Eğitim Kültür Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği - BİTLİS
40. Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı - İSTANBUL
41. Türkiye Gençlik Federasyonu-ANKARA
42. Türkiye Gençlik Birliği Derneği-ANKARA
43. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu - ANKARA
44. Türk Psikologlar Derneği-İSTANBUL
45. Türk Tabipleri Birliği-ANKARA
46. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Ankara Şubesi - ANKARA
47. Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği – ANKARA
48. Uluslararası Çocuk Merkezi ICC – ANKARA
49. UNICEF
50. UNIC
51. Van Kadın Derneği - VAN
52. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma Uygulama Merkezi - VAN