31 Temmuz 2012

Seyirci Etkisi


1964 yılında, Kitty Genovese isimli bir kadın sabaha karşı sokak ortasında 17 bıçak darbesiyle öldürüldü. Bir saate yakın süren olaya 38 kişi tanık oldu, ancak hiç kimse olaya müdahale etmedi ya da polise haber vermedi.

Bu trajedinin kamuoyunun dikkatini çekmesi ve basında yer alması üzerine, John Darley ve Bibb Latane isimli iki psikolog tarafından bir çalışma başlatıldı. Denekler tek başlarına veya birden fazla kişiyle birlikte bir odaya alındılar, odada bulunan ve bir tür nöbet geçiren sahte deneğe verdikleri tepkiler incelendi. Elde edilen bulgular; odada mağdurla tek başına bulunan deneklerin, odada 3-4 kişi ile birlikte bulunanlara göre kişiye yardım etme olasılığının daha fazla olduğunu ve aynı şekilde daha hızlı harekete geçtiklerini gösterdi. Odada bulunan denek sayısı artıkça, nöbet geçiren sahte deneğe müdahale etme  oranının azaldığı ve müdahale etme süresinin uzadığı gözlemlendi.

Seyirci etkisi fenomenine göre, etrafta başkalarının olması kişinin yardım etme davranışını etkilemektedir. Acil bir durumda olaya tanıklık edenlerin sayısı artıkça, kişilerin yardıma ihtiyacı olan kişiye yardım etme ihtimali düşmektedir. Olay yerinde çok sayıda seyirci bulunduğunda, hemen herkes orada bulunanlardan birisinin nasıl olsa yardım edeceğini düşünmekte, dolayısıyla hemen hiç kimse olaya müdahale etmemektedir. Ya da etrafta bulunan diğer kişilerin müdahale etmemesi durumunda bireysel olarak hissedilen sorumluluk azalmaktadır.

Ayrıca yapılan benzer araştırmalara göre yalnız kişilerin olaylara müdahale etme olasılıkları, yalnız olmayanlara göre daha fazladır. Yalnız olan bir kişi, acil bir durum ile karşılaştığında yardıma ihtiyacı olan kişiye genellikle kayıtsız kalamamaktadır.

Kitty Genovese olayının gazeteler tarafından abartıldığı söylense de, yapılan sayısız araştırma seyirci etkisinin gerçek olduğunu göstermektedir.


Kaynak; 
Christian Jarrett, 30-Second Psychology "The Bystander Effect"

28 Temmuz 2012

Sizce Melek’i Kim Öldürdü?


8 kardeşten biriydi Melek, 1988 doğumlu. Ağrı’nın bir ilçesinde yaşıyordu, 16 yaşında evlendirildi. Eşinin ailesiyle birlikte yaşamaya başladı, eşinden de eşinin ailesinden de şiddet gördü. Şiddet görüp evden kovulduğu için daha 19 yaşındayken sokakta dünyaya getirmek zorunda kaldığı ilk çocuğunun ölümü üzerine psikolojik sorunlar yaşamaya başladı. Evliliği de yaşadığı şiddet de devam ederken 2 çocuk sahibi oldu. Babası ona yardım etmek istedi, birçok kez aldı köyüne, evine götürdü. Ancak araya giren aile büyükleri, “namus meselesi” dedi, baba aile büyüklerine karşı çıkamadı, genç kadın eşinin evine geri yollandı.

Melek’ten 3-4 aydır haber alınamıyordu. İstanbul’da çalışan abisi kardeşini görmeye gitti, düğünde olduğu söylendi, yaralar içinde tuvalette yatarken bulundu. “Hasta” dendi, altına kaçırıyormuş, kayınpederi oraya bırakmış. Hastaneye götürüldüğünde 30 kiloydu. Yoğun bakımda bir hafta yaşam savaşı verdi ama daha fazla dayanamadı, 24 yaşında öldü. Cenazesi yol üzerindeki akaryakıt istasyonunda yıkandı, çocukluğunun geçtiği köyde toprağa verildi.

Eşinin babası; “Kadın, bizim gelin hastaydı. Hanım bakıyordu. Tuvalete götürüp getiriyordu. Tuvaleti geldiğini söylemiyordu. Hastadır, felçtir. Erzurum’a götürdüm. Sonbaharda. İyileşecek dediler. Ha bugün ha yarın iyileşmedi. Biz de baktık babası emniyete bizi şikayet etmiş. Kızını verdik götürdü, yoksa yine doktora götürecektim.” dedi.

Daha fazlasını da söyledi; “İlk gelin aldığımızda da konuşmuyordu. Hocaya götürdük. 4-5 yere götürdük. Hoca, ‘bu kız 9 yaşındayken korkmuş’ dedi. ‘Keşke babası vermeseydi’ dedi. Biz gezdirdik iyileşmedi. İlk çocuğu öldü. Bizim evde doğurdu öldü. Doktora götürdük, doktor kurtaramadı. Diğerlerini hastanede doğurdu. Hiç dayak olayı olmadı. Hasta olduğu için kocasını göremiyor. Yatağına 2 senedir gitmiyordu. Kocası alıp götürüp getiriyordu, yatmıyordu beraber. Kız kendi istemiyordu. Bilseydik böyle olacağını diğer 2 çocuğu da dünyaya getirmezdik.”


26 Temmuz 2012

Beni Susturma!

              Hepimizin sahip olduğu belli başlı haklar vardır;

·        Ne istediğini, neye ihtiyaç duyduğunu belirtme hakkı.
·        Olumlu ya da olumsuz bütün duyguları ifade etme hakkı.
·        Düşünceleri değiştirme hakkı.
·        Mükemmel olmama ve hata yapma hakkı.
·        Kendi değer ve standartlarını belirleme hakkı.
·        Kendi önceliklerini belirleme hakkı.
·        Başkalarına kızma hakkı.
·        Kişisel yer ve zaman gereksinimi hakkı.
·        Eğlenceli ya da anlamsız olma hakkı.
·        Değişme ve büyüme hakkı.
·        Mutlu olma hakkı…

Karşılıklı iletişim söz konusu olduğunda duygu ve düşüncelerin doğrudan ve dürüstçe ifade edilmesi, aynı şekilde karşıdaki kişi tarafından ifade edilenlerin dinlenmesi oldukça önemlidir.

Kişi isteklerini, taleplerini, ihtiyaçlarını dile getiremediğinde kısıtlanma ve engellenme durumu ile karşı karşıya kalır. Kendisini ifade etmesine izin verilmeyen kişi kızgınlık ve öfke yaşar.

Kontrol edemediği durumlarla sürekli muhatap olduğunda, kişiler arası ilişkilerin ve yaşam olanaklarını sınırlı, değişmez, birbirine bağımlı ve zor ulaşılabilir olarak değerlendirme eğilimi gösterir.

İstediklerini elde edemediğinde hayal kırıklığına uğrar, yorulduğunu ve enerjisinin tükendiğini hisseder, kendisini geri çekebilir. Öğrenilmiş çaresizlik içerisine girebilir, atılacak olan adımın herhangi bir sonuç getirmeyeceği düşüncesiyle tepkisiz kalmaya başlayabilir.

Kişi uzun vadede stres artırıcı unsurlara karsı bir tepki olarak fiziksel, duygusal ve zihinsel tükenmişliği yaşayabilir.

Bütün bu olumsuzlukların yaşanmaması için önemli adımlardan biri, karşıdaki kişinin ihtiyaçlarını ve önceliklerini tahmin etmek yerine bunları o kişinin kendisine sormaktır. Böylece kişi değer gördüğünü ve önemsendiğini düşünür, taleplerinin karşılanmadığı durumlarda ise daha az tepki duyar.



21 Temmuz 2012

Sol Beyin, Sağ Beyin


Beyin, farklı işlevlerde daha baskın olabilen sağ ve sol yarım kürelerden oluşmaktadır. Beynin mantıksal olan sol tarafı bilgiyi doğrusal olarak işlerken duygusal olan sağ tarafı ise bilgiyi şekil ve hayal gücü ile işlemektedir.

Sol beyin yarım küresi vücudun sağ tarafını, sağ beyin yarım küresi ise vücudun sol tarafını idare etmektedir. Sağ ve sol beyin yarım küreleri eller ve ayaklarla çapraz bağlantılar yapmaktadır. Günlük hayatında sağ elini kullananlarda, sağlaklarda sol beyin özelliklerinin, sol elini kullananlarda, solaklarda ise sağ beyin özelliklerinin daha baskın olduğu söylenilebilir.

Bu iki beyin yarım küresi, sinir liflerinden oluşan köprüsel bir yapı ile birbirine bağlanmıştır. Bu bağlantılar, iki beyin yarım küresi arasındaki bilgi alış verişini sağlayarak beynin işlevsel bütünlüğü korumaktadır. Bağlantı ne kadar gelişirse insanın beyinsel yeteneklerini bir bütün olarak sergilemesi o kadar artmaktadır. Eğer bu bağlantı iyi gelişmemişse, sağ ve sol yarım küreden hangisi baskın ise kişinin o özellikleri ön plana çıkmaktadır.