29 Temmuz 2013

Röportaj; Türkiye'de Şiddet Tırmanıyor mu?

Bölgesinde değişim ve gelişim iddiasında bulunan ‘modern’ Türkiye’de yaşanan şiddet olaylarına dair istatistikler oldukça düşündürücü. • 2013 yılının ilk altı ayında kadına yönelik 88 cinayet, 77 tecavüz, 117 yaralama olayı yaşandı. • Son 10 yılda spor müsabakalarında 67 kişi hayatını kaybetti, 432 kişi yaralandı. • Yaşanan şiddet olaylarının yüzde 56’sı doktoru hedef alıyor. Bu rakamların sosyolojik ve psikolojik boyutunu Türk Psikologlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Uzm. Psikolog Duygu Buğa değerlendirdi.




Şiddet medya ilişkisinde medyanın olayı nasıl işlediği ve halka nasıl sunduğunun önemli olduğuna vurgu yapan Buğa, medyanın şiddet yanlısı bir tutum sergilemekten, şiddeti bir eğlence malzemesi olarak sunmaktan, halkı duyarsızlaştıracak kadar çok yayın yapmaktan kaçınması gerektiğinin altını çizdi. 

Şiddet yapışı karmaşık, bilinçli bir seçimdir   

Duygu Buğa, toplum yapısını değerlendireceksek eğer, hızlı toplumsal değişim süreçleri, iktidarın gücünü kaybetmesi, toplumsal anlamda şiddetin meşrulaştırılması, erkek egemen yapı gibi birçok etmeni işin içine katmamız gerektiğini ifade etti. Buğa, dolayısıyla şiddetin karmaşık bir yapısı olduğunu söyleyerek sözlerine ‘ ‘Modern dünyanın etkisiyle kültürün, değerlerin, gelenek ve görenekleri, inançların değişmesi’ gibi şeyler söylemeyeceğim. Zaman içerisinden toplumlarda değişim normaldir ve şiddet bunlardan bağımsız bir olgudur. Şiddet soyaçekim veya hastalık değildir, öğrenilmiş ve bilinçli yapılan bir davranıştır. Ailede ve toplumda gözlem yoluyla öğrenilir. ‘ diyerek devam etti.

‘Doktora uygulanan şiddette, hastalık durumu kendi içerisinde üzüntü ve kederi, endişe ve korkuyu, gerginliği ve isyankârlığı barındırıyor. Bunun üzerine hasta yakınlarının bilgisizliği ve aşırı beklentileri de eklendiğinde yaşadıkları olumsuzluktan doktoru sorumlu tutabiliyorlar. İletişim konusundaki eksiklikler, hastanenin kriz yönetimi konusunda yetersiz olması da işin içine girince şiddet davranışının önüne geçmek zorlaşıyor.’

Babasının kızı, kocasının hanımı

‘Kadına yönelik şiddet söz konusu olunca öncelik bireyin değil ailenin korunmasına veriliyor. Kadın birey olarak ele alınmıyor, ya babasının kızı ya da kocasını hanımı olarak değerlendiriliyor. Kadın erkek eşitliği bir devlet politikası olmadıkça, zihniyet değişimi gerçekleşmedikçe yazılı kuralların hiçbir anlamı yok, pratikte her zaman sorun yaşanıyor. Buradaki bir başka sorun da devlet yetkililerinin uyguladıkları yöntemlerden memnun olduklarını ifade etmeleri, gerçekten memnunlarsa geliştirmek için bir çaba sarf etmeme ihtimalleri var.’

Çocuğu şiddetten korumak şiddeti durdurmakla mümkün olur

‘Çocukları şiddetten korumanın tek yolu şiddeti durdurmaktır. Şiddeti durdurmak mümkün değilse, çocuğu şiddetten uzaklaştırmak gerekir. Çocukların şiddet haberlerine şahit olmaları durumunda ebeveynlerin yönlendirici olmaları ve şiddetin bir problem çözme aracı olarak öğrenilmesini engellemeleri gereklidir. Erken müdahale, çocukların şiddetle sağlıklı bir şekilde baş edebilmelerini ve sağlıklı bireyler olarak yaşamalarına devam etmelerini sağlayabilir. Şiddeti önlerken yalnızca ceza değil, rehabilitasyon da gerekir. Bu uzun ve çaba gerektiren bir yol.’

Futbolda polisin etkinliğini azaltmak mı gerekir?

‘Futbol maçları başlı başına gergin bir ortam, bu gerginliğin azaltılması ve doğru bir biçimde yönlendirilmesi gerekiyor. Dünyadan bir örnek vermek gerekirse İngiltere’de bu amaçla statların modernizasyonu gerçekleştirilmiş, tel örgüler kaldırılmış, servisler geliştirilerek stadyumlar eğlence merkezi haline dönüştürülmüş. Polisin futbol seyircisine karşı uyguladığı sert ve katı tutumun yerini pozitif yaklaşım almış, stadyum içerisinde polisin yetkileri azaltılmış ve şiddetin önüne geçmek için alınan bu tedbirler ile desteklenip güçlendirilmiş. Bu anlamda sadece futbolculara değil, şahit olan herkese rol düşüyor.’

Toplum olarak şiddete sessiz kalmamamız gerekir

‘Şiddet karşısında asla yapılmaması gereken 3 şey var: şiddeti onaylamak, şiddete şiddetle karşılık vermek ve sessiz kalmak. Bu anlamda toplumun da devletin de dönüşüme ihtiyacı var ve bu dönüşüm birkaç eğitimle olacak bir şey değil, ciddi bir zihinsel dönüşüm gereklidir. Böylece şiddet asgari bir düzeye indirilebilir ancak sonunun geleceğini düşünmüyorum.’