Olanakların
sınırlı olduğu gerçek bir dünyada yaşayan insanoğlunun, sınırsız bir hayal gücü
vardır. Bu açıdan bakıldığında sonuçlar, hayallerimizin gerçekle nasıl kesiştiğine
bağlıdır.
Hayallerimiz
gerçek dünyanın sınırlarını aşmışsa ve gerçekleşemeyecek kadar imkansız bir
hale gelmişse, boş umut içerisindeyiz demektir. Olması imkansız beklenti ve isteklerin peşinde koşarız. Ne kadar çaba harcasak da asla ulaşamayacağımız ve sonunda bizi hayal kırıklığına uğratacak, mutsuz edecek, özgüvenimizi yitirmemize yol açacak şeylerle uğraşırız. Zamanımızı fantazilerle boşa harcarız.
Kendimizi çaresiz hissediyorsak ve inancımızı yitirip daha iyi bir
dünyayı hayal etmeyi bırakmışsak umutsuzluk durumundayızdır. Aslında gayret sarf edip ulaşabileceğimiz noktalara asla ulaşamayacağımıza inanırız. Sonumuzun kötü olacağına, amaçlarımıza ulaşamayacağımıza, sorunlarımızı çözemeyeceğimize, başarısız olacağımıza inanırız. Bu noktada depresif bir şekilde çaba harcamamayı tercih ederiz.
Gerçek
ile hayal arasındaki fark açıldıkça gerilim artar.
Gerçekçi umut olası tüm sonuçları ele alır. Beklentilerimiz, hayallerimiz, isteklerimiz
olasılıklar dahilinde yüksek olabilir; bu durumda mümkün olan en iyi sonucu
elde etmek için çaba göstermek gerekli ve hatta yeterlidir. Olasılıklar dahilinde düşük beklentilerimiz var ise vasat
bir sonuçla yetiniriz.
Bazense
sadece hayal etmediğimiz için fırsatları elimizden kaçırabiliriz.
Kısacası
mutlu ve huzurlu bir yaşam için hayal kurmayı asla bırakmamak ancak hayallerimizi elde edebileceklerimize göre
şekillendirmek önemli noktalardan biridir.
Kaynak;
www.emotionalcompetency.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder