Sunum için tıklayın.
21 Aralık 2012
19 Aralık 2012
Nohut Oda Bakla Sofa
Özellikle aile içi şiddete maruz kalan kadınlara "dilediğin gibi bir hayat yaşamak için neye ihtiyacın var" diye sorulduğunda büyük bir kısmı çocuklarıyla beraber yaşayabileceği bir ev hayal ettiğini söylüyor. Çoğu "ben çalışır evime de çocuklarıma da bakarım, yeter ki bize kalabileceğimiz bir ev versinler, tek odaya bile razıyım" diyor.
Bu kadınların hayallerinin gerçekleşmesi malesef mümkün değil. Türkiye'de bu hayali kuran bir kadının en fazla elde edebileceği 12 yaşından büyük erkek çocuğu varsa ondan ayrı kalmayı göze alıp 3-6 ay sığınmaevinde yaşamak hadi bir de üstüne ev tutmayı becerebilirse belki birkaç aylık ev kirası yardımıdır.
Aile içi şiddet bir travmadır. Şiddet görüyor olsa bile alışık olduğu düzeni, evi terk etmek zorunda kalmak bir travmadır. Çoluk çocuk türlü şiddet yaşamış birçok kadının bir arada yaşadığı sığınmaevinde kalmak bir travmadır. Aile içi şiddetin getirdiği değersizlik duygusu ve özgüven kaybı da eklenince bir kadının çocuklarıyla birlikte 3 ay içerisinde yeni bir hayat kurmasını ve ayakları üzerinde durmasını beklemek tam bir haksızlıktır.
Eğri oturalım doğru konuşalım. Aile içi şiddet yasası yarım yamalak ve yoruma açık, uygulayıcıların büyük bir kısmı bilgisiz veya isteksiz. Kadının sığınmaevi hakkı var, aman ha sınırsız falan değil 3-6 ay. Uzaklaştırma kararı var, takip eden yok. Uzaklaştırma alan adam kadına yaklaşırsa kadın 155'i arayacak da, polis gelecek de, adamı uzaklaştıracak da. Adam "polisi ararsan seni de çocukları da öldürürüm" diye kadını korkutup evde rahatına bakıyor. Kadın dinlemeyip polisi arasa yasaya göre hapis cezası var, uygulamaya baktığında adam 6 kere uzaklaştırma almış hiçbirine uymamış her defasında polis çağrılmış.. Sonuç? Yok!
Eğri oturalım doğru konuşalım. Aile içi şiddet yasası yarım yamalak ve yoruma açık, uygulayıcıların büyük bir kısmı bilgisiz veya isteksiz. Kadının sığınmaevi hakkı var, aman ha sınırsız falan değil 3-6 ay. Uzaklaştırma kararı var, takip eden yok. Uzaklaştırma alan adam kadına yaklaşırsa kadın 155'i arayacak da, polis gelecek de, adamı uzaklaştıracak da. Adam "polisi ararsan seni de çocukları da öldürürüm" diye kadını korkutup evde rahatına bakıyor. Kadın dinlemeyip polisi arasa yasaya göre hapis cezası var, uygulamaya baktığında adam 6 kere uzaklaştırma almış hiçbirine uymamış her defasında polis çağrılmış.. Sonuç? Yok!
Aslında bu kadınların hayali hiç de uçuk falan değil. TOKİ bu kadınlara daire verse diye hayal ediyorum ben de. Her kadına küçük bir daire verse. Kadınlar sığınmaevinden çıkıp kaçtığı koca evine dönmek zorunda kalmasa. Ya da "çocuklarını bırakırsan gelebilirsin" diyen ailesinin yanında çocuk hasreti çekmese. Kira derdi olmadan, "süren doldu çık" diyen birileri olmadan kendine verilen evde yaşasa. Çalışıp faturalarını ödese, çocuklarını büyütse. Şiddetten uzak insan gibi yaşayabilse.
Ne kadar zor olabilir ki?
Olmaz mı?
Hiç mi olmaz?
Hiç mi olmaz?
11 Aralık 2012
Dünya Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı
“WhiteRibbon” kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin sona erdirilmesi, cinsiyet eşitliği, sağlıklı ilişkiler ve erkekliğe yeni bir vizyon geliştirmek için çalışan erkeklerin rol aldığı bir hareket. İlk defa 1991 yılında erkeklerden kadına karşı şiddet konusunda sessiz kalmamayı taahhüt ettiklerinin simgesi olarak beyaz kurdele takmaları istenmiş. O günden beri erkeklerin çözümün bir parçası olduğu düşüncesiyle farklı yaratıcı kampanyalar yoluyla erkekliğin negatif ve demode kavramlarına meydan okuyorlar ve kadına karşı şiddet konusunda sorumluluk almaları yönünde erkekleri destekliyorlar.
“OneBillion Rising” şiddete, tecavüze, enseste, sünnete ve seks köleliğine dikkat çekmeye çalışan bir kampanya. Kampanya dahilinde hareketin kuruluşunun 15. yıldönümü olan 14 Şubat 2013'de dünyadaki tüm kadınlar dans yoluyla kolektif gücü ve sınırlar ötesi dayanışmayı göstermeye, küresel ayaklanmaya çağırılıyor.
“Walk a Mile in Her Shoes” cinsel taciz, tecavüz ve cinsiyete dayalı şiddete karşı toplum bilincini artırmak için 2001 yılından beri düzenlenen uluslararası erkek yürüyüşü. Amerikalıların “başka bir kişinin deneyimi gerçekten anlayabilmek için onun ayakkabılarıyla bir mil yürümek gerekir” deyişinden esinlenen bu eğlenceli yürüyüşte, erkekler bir fiil yüksek topuklu kadın ayakkabılarıyla bir mil boyunca yürüyerek hem bunun sadece kadınları ilgilendiren mesele olmadığını vurguluyorlar hem de toplumun konuşması zor olan konular hakkında konuşmasını sağlıyorlar. İnternet sitesinde erkeklere topuklu ayakkabıyla yürüyebilmeleri için ipuçları da veriliyor.
“It'snot OK” Yeni Zelanda'da aile şiddeti azaltmak için oluşturulmuş, aile içi şiddeti müsamaha eden tutum ve davranışları değiştirmeyi hedefleyen toplum odaklı bir hareket. İnternet sitelerinde aile içi şiddete maruz kalanların ve tanık olanların faydalanabileceği bilgiler yer alıyor. Ayrıca “aile içi şiddet bilgi hattı” ile hizmet veriyorlar.
5 Aralık 2012
Şimdi de Haberler
RTE, video
konferans yöntemiyle AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları’nın “Ak Kadınlar Ormanı” projesinin fidan
dikim törenine katıldı.
Yağmur,
soğuk demeden törene katılan çok sayıda AK Parti’li kadına RTE’nin bağlantı
yapmasını beklerken sarı yağmurluk ve çizme dağıtıldı.
AK Parti
Kadın Kolları Başkanı, amacın her kadın için bir fidan dikmek olduğunu belirtti.
AK
Parti’li kadınlar 800 bini aşkın kadın üye adına temsilen 500 fidanı ormanlık
alana dikti.
AK Parti
İstanbul Kadın Kolları Yerel Yönetimler Birim Başkanı, 1 milyona yakın üye
sayılarıyla İstanbul Kadın Kolları’nın partinin 3’te birini oluşturduğunu
söyledi.
RTE,
"Ecdadımızın yaptığı bütün camilerde asırlık çınarları görürsünüz. Her
biri tıpkı o camilerin minareleri gibi özgürce semaya uzanır. Köşklerin,
kervansarayların da bahçelerin
de çınarlar görürsünüz. Sadece
İstanbul değil, Bursa, Konya, Manisa, Antalya ve Ankara'da yani ecdadımızın kök
saldığı her toprakta karşılaşırsınız." dedi.
CHP'yi
de eleştirdi, "Ana muhalefet çevrecilikten bahseder. Sorun bunlara,
çevrecilik adına ne yaptınız? Sizin geçmişinizde çevrecilik adına ne var?
Herhalde bunlar kuru toprağı çevrecilik zannediyor. Mesele o kuru toprağı, o
çatlamış dudakları yeşertecek suyu oralara taşımak" dedi.
Bütün bunların arasında bir
cümle maalesef kaynadı gitti. Mersin'deki fidanları gören RTE, "Bunlar
fidan olmaktan çıkmış, ağaç olmuş. 15 yaşındaymış, yakında evlendireceğiz." dedi. Böylece kültürümüzde
el kadar çocuklara ne gözle bakıldığının çok net bir örneğini vermiş
oldu.
24 Kasım 2012
Mahrem Görüşme
Evli hükümlülerin üç ayda bir aileleriyle özel olarak görüşmelerini sağlayacak madde düzenlenmeye devam ediyor. Bu düzenlemeler sırasında metne ‘Kapalı Ceza İnfaz Kurumlarında bulunan evli hükümlüler en geç üç ayda bir kez olmak üzere, üç saatten yirmi dört saate kadar eşleri ile ceza infaz kurumu personelinin yakın nezareti olmaksızın mahrem şekilde görüşebilirler’ yazılmış. Burada söylenmeye çalışılan aslında hükümlülerin eşleriyle cinsel ilişkiye girebileceği, odanın kamerayla izlenmemesi ve dinlenmemesi gerektiğini anlatmak için ‘mahrem’ kelimesi seçilmiş.
Aslında ‘hak’ olması gereken bu özel görüşmeler hükümlülere iyi hal ödülü olarak sağlanacak.
Tabi birçok ülkenin aksine bizde eşcinsel hükümlülere böyle bir izin yok.
Bu uygulamayla aile bütünlüğünü korumasının hedeflendiği belirtiliyor. Diğer ülkeler bu görüşmeyi hükümlülerin dışarı çıktıklarında hayata daha kolay adapte olmaları için veya cezaevi içerisindeki şiddetin ve tecavüzün önüne geçmek için uyguluyor. Bizde ise önemli ve kutsal olan aile bütünlüğünün korunması.
Düzenlemeler sırasında dikkat edilmesi gereken birkaç şeyi de ben ekleyeyim;
1- Cinsel yolla bulaşan hastalıklar
2- İstenmeyen gebelik
3- Kadını tehdit yoluyla zorla görüşmeye çağırma
.
.
.
.
.
20 Kasım 2012
Halkalı Boyunlu Kadınlar
Kuzey
Tayland'da Padaung kabilesine ait bir alt grupta, yaklaşık 5 yaşındayken kız
çocuklarının boyunlarına ömür boyu taşıyacakları pirinç halkalar takılıyor. Bu halkalar,
kızların yaşı ilerledikçe eskisinin çıkartılıp yenisinin takılması suretiyle artırılıyor.
Pirinç ağırlık, baş ve omuzlar arasında sürekli gerginliğe neden olurken
köprücük kemiği aşağı doğru itiliyor ve kaburgalar sürekli basınç altında
kalıyor. Dolayısıyla omuzlar zaman içerisinde 45 derecelik açıyla aşağı doğru çöktüğü
için kadınların boynu uzamış gibi görünüyor.
Bu uygulamanın
ortaya çıkışına dair kız çocuklarını ve kadınları vahşi hayvan saldırılarından
korumak, çirkin bulunacakları için esir olarak alınmalarını engellemek veya
kültürlerinde önemli bir yeri olan ejderhanın görünüşünü yansıtmak gibi farklı hikâyeler
söz konusu. Nedeni ne olursa olsun Padaung kadınlarında halkalı boyun güzelliği,
saygınlığı ve zenginliği simgelerken aynı zamanda iyi bir evliliği
garantiliyor.
Boyunlarındaki
bu halkalar kadınlara özellikle ilk başlarda ciddi ağrılar yaşatıyor. Ayrıca boynu
halkalı kadınlar başlarını geriye yaslayamadıkları veya öne eğemedikleri için
su içmek gibi basit eylemlerde bile zorlanabiliyorlar. Uyuyabilmek için
halkaları ve boynu destekleyen özel bir yastık kullanmak zorunda kalıyorlar. Sürekli
halkalar altında kalan boyunda morarma veya derinin rengini kaybetmesi gibi
problemler yaşanabiliyor veya enfeksiyon görülebiliyor.
19 Kasım 2012
Lotus Ayaklar
Çin’de
10. yüzyılda başlayan bir geleneğe göre 3–5 yaşlarındaki kız çocuklarının
ayakları çok sıkı şekilde sarılarak ve hatta kırılarak, ayaklarının 8–12 cm
arası kalması sağlanıyordu. Ayak bağlama (foot binding) adı verilen bu
uygulamada kız çocuklarının ayakları çeşitli bitkilerin kaynatılmasıyla elde
edilen sıcak suyun içerisine sokuluyor, masaj yapılarak yumuşatılıyordu. Ayak
uzun bir sargıyla sıkıca sarılıyor, iki günde bir çözülüp
temizleniyor ve tekrar sarılıyordu. Bu işlem ayağın normal boyuta gelmesini
engelliyor ve zamanla başparmak hariç diğer parmaklar bükülerek ayağın altıyla
birleştiği için ayakucu üçgen şeklini alıyordu. Ayakların büyümesi baskı
uygulanarak engellendiği için ayağın üst kısmı kemer şeklinde eğiliyor, ayakla
topuk arasındaki eklem genellikle kırılıyordu. Oldukça acı verici olan ve kangrene neden
olduğu için %10 oranda ölümle sonuçlanan bu işlemler genellikle kız
çocuklarının anneleri tarafından yapılıyordu.
Ayaklarıyla birlikte ayak bilekleri de sıkıca bağlanan kadınların bacaklarının alt
kısımları bedenlerine göre oldukça ince bir şekilde gelişiyordu. Beden ağırlıklarını
taşıyamayan kadınlar yürümekte zorlanıyor ve hayatlarını sürdürmek için yardım
almak zorunda kalıyorlardı. Kadının sokakta dolaşması ve erkeklerle aynı mekanda
bulunmasının hoş karşılanmadığı o dönemde küçük ayaklı kadınlar, kendi
başlarına yürüyemedikleri için sokağa çıkamıyor dolayısıyla da kolaylıkla kontrol altında tutuluyorlardı. Bu nedenle küçük ayaklı kadınlar sosyal statü
sahibi oluyorlardı ve bu kadınların iyi bir evlilik yapacaklarına, zenginlik
içerisinde yaşayacaklarına kesin gözüyle bakılıyordu. Ayakları bağlanmamış olan
kızlar ise ancak hizmetçilik yapıyor ve toplumda hoş görülmeyen, kimsenin
istemediği erkeklerle evlenebiliyordu.
O
dönemde güzelliğin simgesi olan küçük ayakları cinsel anlamda cezp edici bulan
erkekler aynı ayakları çıplakken görmek istemediğinden, kadınlar
sürekli sargıyla veya lotus adı verilen özel ayakkabılarla yaşamak
zorundaydılar.
Hanedanlık'dan Halk Cumhuriyeti’ne geçildiği dönemde ayak bağlama uygulaması yasaklandı.
Ancak yasaklanma gerekçesi uygulamasının kadınlar için sağlıksız olması değil, Hanedanlık dönemini çağrıştırıyor
olmasıydı. Bu dönemde küçük ayaklı kadınlar çalışmak zorunda kaldılar ve yarı
özürlü sayıldılar. Ayak bağlama yasaklandığı halde uygulanmaya devam edilince, küçük
ayaklı kadınlarla evlenmek men edildi. Günümüzde halen ayakları bağlı olan
70-90 yaşları arasında Çinli kadınlar bulunmakta ve bu kadınların bir kısmı küçük
ayaklı olmaktan gurur duymaktadır.
18 Kasım 2012
Sünnetli Kadınlar ve Waris Dirie
Sembolik
olarak klitorisin veya dudakların çizilerek kanatılmasından cinsel organın dış kısmının
tümüyle alınmasına kadar dört farklı türü olan kadın sünneti (female genital mutilation), türleri ve yaygınlığı
bölgelere göre farklılık gösteren, özellikle Afrika kabilelerinde ile bazı Asya ve Orta Doğu ülkelerinde geleneksel bir uygulama.
Genellikle
Doğu Afrika’da uygulanan, kadın sünnetlerinin %15’ini oluşturan ve içlerinde en
ağırı olan III. Tip uygulamada; klitoris ve çevresi ile birlikte dudakların
neredeyse tümü kesilerek çıkartılıyor, açık yaranın dış çeperleri bir araya getirilerek tümüyle dikiliyor, sadece idrar ve menstrüel kanamanın akabileceği, en
fazla serçe parmağı genişliğinde bir delik bırakılıyor.
Afrika
geleneklerine göre kadında cinsel zevk organı olan klitorisin tahrip
edilmesinin kadının temizliği ve saf bir anne olabilmesi için gerekli olduğuna
inanılıyor. Kesilip çıkartılan parçalar "erkeksi" ve "kirli" kabul ediliyor. Kızlıktan kadınlığa geçmenin şartı olarak kabul gören klitoris
kesiminin yapılmadığı kadınlar dışlanıyor ve bu kadınların evlenmesi doğru
karşılanmıyor. Ayrıca bakire kadınlar dikişleri genişlemediği veya
açılmadığından dışarıdan kolaylıkla anlaşılabildiği için kadın sünneti bekareti dolayısıyla da kadının cinsel yaşamını kontrol
altına almanın bir yolu olarak kullanılıyor.
Daha çok
kız çocukları 3-4 yaşlarındayken uygulanan sünnet genellikle ilkel ve geleneksel
koşullarda, anestezi kullanmadan, kadınlar arasında sessiz sedasız
yapılıyor. Sünnet olan kız çocuklarının bir kısmı kan kaybı veya enfeksiyondan
hayatlarını kaybediyorlar. Sağ kalan sünnetli kadınlar hiçbir zaman cinsel haz
alamadıkları gibi menstrüsyon döneminde ve cinsel ilişki
sırasında dayanılmaz ağrılar çekiyorlar.
1965 yılında Somali’de dünyaya gelen Waris Dirie, çölde göçebe yaşam süren bir ailenin kızıydı. 13 yaşında oldukça yaşlı biriyle evlendirilmeye zorlanınca evinden ve ailesinden kaçtı, günlerce çölde yürüyerek Modadişhu’daki akrabalarına sığındı ve oradan da hizmetçilik yapmak üzere Londra’daki Somali Büyükelçiliği’ne gitti. Somali’de patlak veren savaş sonucu Büyükelçi ülkesine geri çağrılınca bir lokantada temizlik işçisi olarak çalışmaya başladı ve orada ünlü bir fotoğrafçı olan Terence Donovan tarafından keşfedildi.
Modellik yapmaya başlayan ve oldukça da ünlenen Waris Dirie’nin, kariyerinin zirvesinde olduğu 1997 yılında Marie Claire dergisine verdiği ve kendi deneyimini anlatarak kız çocuklarının sünneti gerçeğini anlattığı röportaj dünya çapında ses getirdi. Aynı yıl kadın sünnetinin ortadan kaldırılması için Birleşmiş Milletler’in elçisi seçildi.
17 Kasım 2012
Halo Etkisi
Halo
Etkisi (veya Hale Etkisi/Hatası), kişinin karakterine ait yargıların o kişi
ile ilgili genel izlenimden veya göze çarpan bir özellikten etkilenebileceğini
ifade eden bilişsel bir yanlılıktır. Başka bir deyişle kişinin herhangi bir özelliğinden
yola çıkılarak o kişi hakkında genel bir yargının oluşması, kişinin tutum ve
davranışlarının ya da diğer kişilik özelliklerinin bu yargıya göre
değerlendirilmesi söz konusudur.
Buna göre karşımızdaki kişinin herhangi bir özelliğinin etkisinde
kalarak diğer özellikleri hakkında genelleme yapıyoruz ve kişi hakkında edindiğimiz olumlu
ya da olumsuz izlenim o kişi ile ilgili beklentilerimizi de etkiliyor.
13 Kasım 2012
Geri Tepme Etkisi
İlk
defa Brendan Nyhan ve Jason Reifler tarafından terim olarak kullanılan Geri
Tepme Etkisi (Backfire Effect), inançlarına aykırı bir kanıt ile karşılaşan
bireylerin bu kanıtı reddederek inançlarına daha da sıkı bir şekilde
bağlanmalarını ifade eden bilişsel bir yanlılıktır.
Geri
tepme etkisine göre, bireylerin doğru olarak kabullendikleri herhangi bir olgu
bilimsel olarak çürütüldüğünde bile bireyler üzerinde tam tersi bir etki
yaratabiliyor. İnanç ne kadar ideolojik ve duygu-temelliyse, aykırı kanıtın
etkisiz olma olasılığı da o derece artıyor. Kanıtın doğru olma olasılığına daha
açık olmak yerine birçok kişi ilk etapta kabullendikleri olgunun doğru olduğunu
ikna oluyorlar. İnançlarını sorgulamak yerine onlara sadık kalmayı tercih
ediyorlar.
8 Kasım 2012
Baban Seni Dövüyor mu?
Polis memurunun şiddet gördüğü söylenilen 5 yaşındaki bir çocuğa "baban seni dövüyor mu" diye sorduğu, çocuğun "yaramazlık yaptığımda cezalandırıyor" cevabını "disiplin amacıyla poposuna vuruyordur" şeklinde yorumlayarak herhangi bir işlem yapmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Polis memuru bu konuda uzman olmadığı için popoya vurmayı disiplin aracı zannediyor ve üstelik çocuğun bu cevabının üstünde sigara söndürmeyi veya cinsel şiddeti içerebileceğini düşünemiyor. Oysaki şiddet veya suç mağduru olan çocukla ilgili bir ihbar
değerlendirilirken;
- Çocuğun ifadesi il ve ilçe merkezlerinde mevcut çocuk bürolarında alınmalıdır.
- Çocuğun dinlenildiği durumlarda çocuğun yanında psikoloji, sosyal hizmet vb. alanlarında uzman bir kişi bulunması gerekmektedir.
- Çocukla yapılacak görüşmeler yukarıdaki uzmanlardan en az biri tarafından gerçekleştirilmelidir.
- Çocuk konuşamayacak durumdaysa anneyle görüşme yine uzman tarafından gerçekleştirilmelidir.
- Kolluk kuvvetleri tarafından görüşme ile ilgili savcıya bilgi verilmelidir.
- Görüşmeyi gerçekleştiren uzman(lar) tarafından sosyal inceleme raporu hazırlanmalıdır.
- Bunların dışındaki her türlü uygulama geçersiz sayılmalıdır.
- Polis çocuğun şiddete veya suça maruz kalıp kalmadığını çocuğun kendisine veya ailesine sorarak kendi başına karar veremez.
- Savcı uygun görürse çocuk uzmanla görüştürülür gibi bir bilgi doğru değildir.
- Çocuk gelip kendisi şikayetçi olsun diyerek ihbarın değerlendirilmemesi söz konusu bile olamaz.
Not: Yukarıda bahsedilen 5 yaşındaki şiddet mağduru çocuk için gerekli tüm işlemler yapıldı ve ilgili polis memuru yaptığı hata ile ilgili tam anlamıyla bilgilendirildi.
6 Kasım 2012
Çoğulcu Cehalet
Çoğulcu
Cehalet (Pluralistic Ignorance) kavramı, ilk defa 1931 yılında Allport
tarafından kamusal davranışlar ile özel inançlar arasındaki tutarsızlığı
açıklamak için kullanılmıştır.
Bir
gruptaki bireylerin çoğunun, aslında aynı olmalarına rağmen diğerlerinin bir
şekilde kendilerinden farklı olduğunu varsayma eğilimini ifade etmektedir. Bu
anlamda Sahte Konsensüs Yanlılığı’nın tezadı olarak kabul edilebilir.
Bireyler
diğerleriyle aslında benzer olan düşünce, inanç ve tutumlarını farklıymış gibi algıladıklarında
çoğulcu cehalet oluşmaktadır.
Bir grubun çoğunluğu belli bir norma veya düşünceye inanmasa bile diğer
herkesin inandığını zannettiği için o norma uyma veya o düşünceyi destekleme
davranışı devam etmektedir.
Çoğulcu
cehalet kısmen Seyirci Etkisi'ni açıklayabilir. Acil bir durum ile
karşılaşıldığında çok sayıda seyirci söz konusuysa, içlerinden bir kısmı bir
şeyler yapması gerektiğini düşünse bile hemen hiç kimse olaya müdahale
etmemektedir. Diğer yandan,
olaya bir kişi bile müdahale ettiğinde diğerlerinin de olaya müdahale etmesi
olasıdır.
Çoğulcu cehaletin
ilginç bir örneği romantik ilişkilerde görülmektedir. Bireyler ilk adımı
atmada başarısızlık söz konusu olduğunda kendileri ve potansiyel partnerleri
için farklı atıflarda bulunmaktadırlar. İlk hamleyi yapamayan kişiler kendi
başarısızlıklarını reddedilme korkularına atfederken, potansiyel partnerlerinin
başarısızlığını ilgi eksikliğine bağlamaktadırlar (Vorauer ve Ratner, 1996).
Kaynak;
Vorauer, J., & Ratner, R. (1996). Who’s going to make the first move? Pluralistic ignorance as an impediment to relationship formation. Journal of Social and Personal Relationships, 13, 483–503.
3 Kasım 2012
Adaletin Gözü Kör mü Acaba
"Adalet Geri Geldi" derken sanırım acele etmişim. Korkarım adaletin sadece bir kısmı geri gelmiş..
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı diyor ki; "Çok önemli bir hukuk mücadelesi verdik. Takip ettik. Sonunda başardık. Kahramanmaraş'ta karısının yüzünü, burnunu kesen o adamı tutuklattık."
Peki ya daha ilk başta o adamı salıveren Savcı? Hadi o adam tutuklandı, elini kolunu sallayarak ortada dolaşamayacak. Ama o Savcı, o adam gibi adamları salıvermeye devam edecek. Savcı'ya ne oldu? Adı bile geçmiyor. Oldu mu şimdi? Ya aynı hata bir daha gerçekleşirse?
Bir de düşünmeden edemiyorum.. S.A.'nın akrabaları karakolu, hastaneyi her yeri aramışlardı, Kahramanmaraş'a iki avukat birden göndermişlerdi. Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı'nı aradılar. Gerekirse haber yapılsın dediler. Ya gazeteye haber olmasaydı? Bakan'ın haberi olacak mıydı S.A.'dan? Bakan'ın bugüne kadar duymadığı daha nice S.A.'lar var. Onlara ne oldu?
30 Ekim 2012
Adalet Geri Geldi
Kahramanmaraş'ta eşinden şiddet gören S.A. ile ilgili haberi Savcının Adaletsizliği başlığı ile yayınlamıştım. Şimdi de gelişmeleri iletmek istiyorum.
SAVCILIK İTİRAZ ETTİ
Elbistan Cumhuriyet Başsavcılığı, İ.A. serbest bırakıldıktan sonra karara itiraz etti. İtiraz Elbistan Nöbetçi 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Hakkında yakalama kararı çıkartılan İ.A. polislerce yakalanarak Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.
AÇIKLAMA YAPILDI
Tutuklamanın ardından Elbistan Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yazılı bir açıklama yapıldı. Savcılık açıklamasında şöyle denildi:
"Yaralı S.A.’nın yapılan muayenesi sonunda düzenlenen raporda ‘sol el sırtında 5 santimetre derin kesi, sol el bileğinde 4 santimetre derin kesi, yüzünde sağ elmacık kemiğinin üstünden başlayıp burnunun üstünden geçen 7-8 santimetre cm boyunda derin kesi, dudak altından başlayıp çeneye doğru sağ tarafa uzanan 6 santimetre boyunda kesi, sağ el sırtında 6 santimetre boyunda kesinin mevcut olduğunun, ilk müdahalesi yapılan hastanın halen hayati tehlikesinin bulunmadığının’ belirtilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüpheli şahsın ifadesi alındıktan sonra tutuklanması talebiyle Elbistan Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine sevk edilmiştir. Şüphelinin mahkemece yapılan sorgusunun ardından Adli Kontrol Tedbiri uygulanmak suretiyle serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Şüphelinin serbest bırakılması kararına Cumhuriyet Başsavcılığımızca itiraz edilmesi üzerine itirazı değerlendiren Elbistan Nöbetçi 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından itiraz kabul edilerek şüpheli hakkında yakalama emri çıkartılmıştır ve mahkemece tutuklanmıştır."
Elbistan Cumhuriyet Başsavcılığı, İ.A. serbest bırakıldıktan sonra karara itiraz etti. İtiraz Elbistan Nöbetçi 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Hakkında yakalama kararı çıkartılan İ.A. polislerce yakalanarak Elbistan E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.
AÇIKLAMA YAPILDI
Tutuklamanın ardından Elbistan Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yazılı bir açıklama yapıldı. Savcılık açıklamasında şöyle denildi:
"Yaralı S.A.’nın yapılan muayenesi sonunda düzenlenen raporda ‘sol el sırtında 5 santimetre derin kesi, sol el bileğinde 4 santimetre derin kesi, yüzünde sağ elmacık kemiğinin üstünden başlayıp burnunun üstünden geçen 7-8 santimetre cm boyunda derin kesi, dudak altından başlayıp çeneye doğru sağ tarafa uzanan 6 santimetre boyunda kesi, sağ el sırtında 6 santimetre boyunda kesinin mevcut olduğunun, ilk müdahalesi yapılan hastanın halen hayati tehlikesinin bulunmadığının’ belirtilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüpheli şahsın ifadesi alındıktan sonra tutuklanması talebiyle Elbistan Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine sevk edilmiştir. Şüphelinin mahkemece yapılan sorgusunun ardından Adli Kontrol Tedbiri uygulanmak suretiyle serbest bırakılmasına karar verilmiştir. Şüphelinin serbest bırakılması kararına Cumhuriyet Başsavcılığımızca itiraz edilmesi üzerine itirazı değerlendiren Elbistan Nöbetçi 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından itiraz kabul edilerek şüpheli hakkında yakalama emri çıkartılmıştır ve mahkemece tutuklanmıştır."
28 Ekim 2012
İki Resim Arasındaki Farkı Bulunuz

25 Ekim 2012
Bulanık Kafalar
2005 yılında Doç. Dr. Mahmut Aşırdizer, Doç. Dr. M. Sunay Yavuz ve Yrd. Doç. Dr. Yıldıray Zeyfeoğlu tarafından derlenmiş, Celal Bayar Üniversitesi Adli Tıp Stajı Ders Notları olarak Cinsel Sapıklıkların Sınıflandırılması başlığı altında yayınlanan bir bölüm okudunuz.
İnternette Adli Psikoloji ile ilgili bilimsel kaynak ararken karşılaştığım bu masalsı yazıyı derleyen fantazi dünyası fazlasıyla gelişmiş ve homofobik arkadaşlara sevgilerimi iletiyorum.
Kaynak;
http://tjofmap.tripod.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/kitap.pdf
24 Ekim 2012
Savcının Adaletsizliği
Kahramanmaraş'ta KocaVahşeti
Kahramanmaraş'ın Elbistan İlçesi’nde oturan 4 çocuklu İ.A.(40) ve S.A.(32) çifti arasında son 3 yılda geçimsizlik başladı. Evinde
çocuk bakarak geçimini sağlayan S.A. ile işsiz eşi İ.A. arasında sık çıkan
tartışma geçen aylarda kavgaya dönüştü. Eşi tarafından dövülen ve yüzü gözü
şişen S.A.’nın şikayeti üzerine gözaltına alınan İ.A.’ya 3 ay 'evden
uzaklaştırma' cezası verildi. Ancak en büyüğü 16 yaşında olan çocukları, eve
gelmeyen babalarının dönmesi için annelerine baskı yaptı. Baskılara dayanamayan
S.A., 14 Ekim’de eşini eve aldı.
Aralarında tartışma nedeniyle eşiyle
konuşmayan S.A., 21 Ekim akşamı çocukları uyuduktan sonra ceviz kırmaya
başladı. Bu sırada mutfağa giden İ.A., iddiaya göre eline aldığı bıçakla önce
ceviz kıran eşinin başını yere vurmaya başladı. Ardından da kendinden geçen
S.A.’nın saçını derisiyle birlikte kesti. Hızını alamayan öfkeli koca İ.A.,
eşinin burnunu, daha sonra dudağını yukarından çenesine doğru kesti. Ardından
da eşinin vücudunun çeşitleri yerlerine kesikler atıp iki kolunu da kırdı.
Anneleri S.A.’nın çığlıklarını duyan
çocukları odaya girdiklerinde babalarını elinde bıçakla annelerini de kanlar
içinde görünce polisi arayıp yardım istedi. İ.A., evden kaçarken gelen
ambulansla Elbistan Devlet Hastanesi’ne götürülen S.A., ilk tedavisinin
ardından Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Ameliyata alınan
S.A.’nın burnu ve dudağı estetik operasyonla dikildi, kırılan kolları alçıya
alındı.
'PİŞMANIM' DEDİ, SAVCI SERBEST BIRAKTI
Şikayet üzerine Elbistan’da yakalanan İ.A.,
ifadesinin alınması ardından Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edildi. İfadesinde
"Eşim sabahtan akşama kadar geziyor, çocuklarıma bakmıyordu. Bir anlık
sinirle yaptım. Pişmanım" dediği belirtilen İ.A., Cumhuriyet Savcısı
tarafından serbest bırakıldı.
Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’ndeki
tedavisinin ardından 23 Ekim’de taburcu edilen S.A. ise Elbistan’daki evine
getirildi. Dudağı kesik olduğu için pipetle sıvı gıdalarla beslenen kadının
konuşmakta zorlandığı gözlendi.
"YÜZÜNÜ KESER, SENİ TANINMAZ HALE
GETİRİRİM"
Yaşadıkları şoku üzerlerinden atamayan
çiftinin en büyük çocuğu 16 yaşındaki G.A., babasının 3 yıl önce annesine
şiddet uygulamaya başladığını, sık sık ''Senin yüzünü keser tanınmaz hale
getiririm'' diyerek tehdit ettiğini söyledi. G.A., olay günü babası ile
annesinin arasında herhangi bir tartışma çıkmadığını belirterek şunları
anlattı: "Babam, anneme şiddet uyguladığı için şikayetçi olmuştuk. 3 ay
evden uzaklaştırma cezası verildi. Ancak kardeşlerim babamın eve dönmesini çok
istedi, annem de onları kıramadı. Babam 14 Ekim’de eve geldi, bakışları
donuktu, anneme bir şeyler yapmasından korkuyorduk. Bu yüzden anneme sık sık,
'Anne babamın bakışları iyi değil, sana bir şey söylerse konuşma, tartışma'
diyordum. Olay günü okula gideceğimiz için erken yattık. Bir tartışma olmadı,
sonra kardeşimin çığlıklarıyla uyandım. Annem kanlar içindeydi, babamın elinde
bıçak vardı. Babam kaçtı, polis çağırdık. Annemi hastaneye götürdüm. Babam,
annemin saçlarını derisiyle birlikte kesmiş. Dudağını yukarıdan çenesine doğru
kesmiş. Burnunu kesmiş, sırtında kesikler var. İki kolu da kırık. Annemi sıvı
gıdalarla beslemeye çalışıyoruz. Babamdan da şikâyetçiyiz."
Babasının annesine bilinçli olarak zarar
verdiğini ileri süren G.A., "Babamın şu anda nerede olduğunu ve ne
yaptığını bilmiyoruz. Tekrar anneme zarar vermesinden korkuyoruz. Annemi bu
hale getiren babam, hala elini kolunu sallayarak geziyor" diye konuştu.
Savcının
bu kararı vermesindeki tek gerekçe, kadının hayati tehlikesinin olmaması. Savcı, adamın kadını öldürme kastı olmadığına kanaat getirmiş.
Karısına böylesine şiddet uygulayan bir erkeğe, mahkeme tarafından cezası
belirlenene kadar sadece uzaklaştırma kararı verilmesi şiddeti meşrulaştırmak
ve şiddet uygulayana cesaret vermekten başka bir şey olamaz. Böyle bir durumda Savcı ya durumu etkin bir şekilde değerlendirememiş ve mevcut riskleri görememiştir ya da inisiyatif kullanamamıştır. Her halükarda Savcı kararı olduğu için yeni bir karar verilene kadar bu adam serbest ve bu kadın hala tehdit altında.
23 Ekim 2012
Vatandaş Temsilcisi
Alo 183 Aile, Kadın, Çocuk, Özürlü Ve Sosyal Hizmet Danışma Hattı
Özürlü, istismara uğrayan veya
uğrama riski taşıyan ve desteğe gereksinimi olan kadınlara ve çocuklara yönelik
psikolojik, hukuki ve ekonomik alanda danışmanlık ve rehberlik hizmetleri
sunmak ve yararlanabilecekleri Sosyal Hizmet Kuruluşları konusunda
bilgilendirerek gereksinim duydukları hizmet türüne en kısa zamanda
ulaşmalarını sağlamak amacının gerçekleştirilmesi, kadın ve çocuğa yönelik
istismarın önlenmesi, kadınların toplumda statülerinin yükseltilmesi,
çocukların yüksek yararının gözetilmesi hedefine ulaşılabilmesi için ücretsiz
hizmet veren bir hattır. Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine bağlı olarak
çalışır.
Alo 183 danışma hattında önceleri
gelen çağrıları direk yetkili kişi karşılıyordu ancak son zamanlarda
geliştirilen bir uygulamayla gelen tüm çağrılar “Vatandaş Temsilcisi”
tarafından karşılanıyor ve gerekli bilgiler alındıktan sonra uygun görülürse uzmana yönlendiriliyor. Bu uygulama kayıt tutma ve yetkili, uzman kişiyi
ilgisiz çağrılarla muhatap etmeme anlamında uygun olabilir ancak Vatandaş
Temsilcileri’nin etkin olmamaları nedeniyle aile içi şiddet, cinsel istismar
gibi birçok önemli ve acil vaka açısından oldukça risklidir.
Bu
tarz hatlarda telefonu cevaplayan kişi hangi durumla karşılaşırsa karşılaşsın
sakinliğini koruyabilmeli ve sesini kullanarak karşısındakine güven
verebilmelidir. Her gün yeni, farklı ve zorlu bir durumla karşılaşacağı için
gerekli yetkinliklere sahip olmalıdır. Ürkek, çekingen veya kararsız olmamalıdır.
Krize müdahale açısından tehlikeyi, tehdidi, riski ve kaybı hızlı ve etkin bir
şekilde değerlendirebiliyor olması gerekmektedir. Kriz sonrası oluşan korku,
kaygı, panik, kızgınlık, öfke, üzüntü, suçluluk ve çaresizlik gibi duygusal
tepkilerle başa çıkabiliyor olması çok önemlidir.
Herhangi bir acil yardım hattında çalışan özellikle de telefonu ilk yanıtlayan kişilerin mutlaka psikoloji ve
sosyal hizmet gibi alanlardan gelmiş ve üstüne acil yardım hattı konusunda eğitim almış uzmanlar olması gerektiğini düşünüyorum. Bu tarz hat çalışanlarında zaman içerisinde
tükenmişlik ve öğrenilmiş çaresizlik gibi durumların yaşanması muhtemeldir. Böyle bir
durum çalışanı olumsuz etkileyebileceği gibi yardım talep edene de olumsuz
yansıyacaktır. Ayrıca bu tarz bir hatta çalışan uzmanların günde 4
saatten fazla üstelik süpervizyon desteği olmadan çalışması uygun değildir.
22 Ekim 2012
Toplumkaç Mekan
Toplumcul
mekanlar, insanları birbirine yaklaştırmak ve insanların birbirleri ile ilişki
kurmalarını kolaylaştırmak üzere tasarlanmaktadır. Yaşam alanlarında bulunan ve
mekanı oluşturan sandalye, koltuk gibi öğeler birbirine dönük ve yakın olarak
yerleştirilir, böylece mekanda bulunan insanlar birbirine yönlenmekte ve yaklaşmaktadır.
Toplumkaç
mekanlar ise tam tersi insan ilişkilerini zorlaştıran, iletişim kurmayı
neredeyse engelleyen yaşam alanlarını ifade etmektedir. Bu tarz mekanlarda öğelerin
yerleşimi insanları doğal olarak birbirinden ayırır ve uzaklaştırır. Örneğin sandalyeleri
sırt sırta duran iki kişinin bir ilişki kurması veya önceden var olan bir
ilişkiyi sürdürmesi oldukça zordur.
16 Ekim 2012
Böyle Bitmesin
Böyle
Bitmesin; bütün kozlarını aile üzerine oynayan, bütün derdini aile üzerinden
anlatan bir tür dizisidir. Türkiye’de son 20 yılda hızla artan boşanmalar, bu
boşanmaların ilginç içerikleri, toplumun bu artışa direnemeyişi, ülkenin
doğusuyla batısı arasında bu artış noktasındaki farkın gittikçe kapanıyor
olması bir şey işaret ediyordu. Şüphesiz, boşanma denen şey, aile
mefhumuyla ilgili en büyük kriz noktasıydı. Ve bir şeyi tanımlamanın en temel
yollarından birisi onun karşıtıyla aynı çerçevenin içine alınmasıydı.
Böyle
bitmesin’ de üç ana karakter öyküyü üstlenmektedir. Nisa, Nazlı ve Yusuf…
Bir polis arabulucusu olan Nisa, olağandışı çözüm yöntemleriyle, aileye ve
bireye özgün bakışıyla, emniyet mensubu olmasının getirdiği tatlı hoyratlığıyla
ekibin beyni olacak ve projenin bir evlilik danışmanlığı projesinden çok,
yaşayan hareket eden, hayatın içinden hikayeler anlatan bir maceraya
dönüşmesini sağlayacak. Ama öte taraftan Evlilik Danışmanı Nazlı ve Hukuk
Danışmanı Yusuf üzerinden izleyiciyi projenin derinliğine ikna edecek bilimsel
verileri paylaşmayı da amaçlıyoruz.
TRT1 kanalında yeni yayınlanmaya başlayan "Böyle Bitmesin" dizisi kendi
internet sitesinde bu şekilde tanımlanıyor. Ancak dizinin dikkatli izlendiğinde şiddeti meşrulaştıran bir yapısı olduğu ve evlilik kurumunun sürmesi adına aşırı olumlu bir hava yarattığı dikkat çekiyor. Hatta birçok açıdan bu dizinin aile içi şiddet uygulayıcısı ve mağduru başta olmak üzere seyirciyi olumsuz etkileyebileceğini özellikle belirtmek isterim. Dizinin ilerleyen bölümlerinde mutlaka "bu konularda uzman" bir Psikolog'tan danışmanlık alınması gerektiğini düşünüyorum.
Evlilikte yaşanan sorunların tek çözümü elbette boşanma değildir. Fakat boşanmak da evlenmek gibi bir durumdur. İyi bir boşanma kişiler özellikle de çocuklar için kötü giden bir evlilikten çok daha sağlıklıdır.
Evlilikte yaşanan sorunların tek çözümü elbette boşanma değildir. Fakat boşanmak da evlenmek gibi bir durumdur. İyi bir boşanma kişiler özellikle de çocuklar için kötü giden bir evlilikten çok daha sağlıklıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)