18 Ağustos 2012

Aşkın Tarifi



 Sevgili dostum Berna Sarıdoğan, dün gece telefonda okudu bana aşağıdaki alıntıyı. Herhangi bir aşk kuramını anlatmadan, ilişkilere dair herhangi bir söylemde bulunmadan, olduğu gibi yayınlamak istedim.. Bazen bilgiyi, bilimi, kuramları vs bir yana bırakıp olduğu gibi yaşamak lazım o eşsiz anları..



İlhan’da bir tuhaflık vardı; Cemil hemen farketti, söyledi. İlhan geçiştirdi, yayınevinden bir haber alıp almadığını sordu.
Cemil, Metin ile konuştu. “Evet,” dedi Metin, “ben de farkındayım. Adamımız bu günlerde bir tuhaf!”

İlhan bir süredir olduğundan daha uzun boylu biriymiş gibi davranıyordu. Bütün ağaçların ve takımyıldızlarının adlarını biliyormuş gibi davranıyordu. Yazla beraber havaya karışan kokuları kaçırmak istemiyormuşçasına durmadan iştahlı, derin nefesler alıyordu. Kitapların mutlak hakimiymiş gibi davranıyordu, birden hatırına gelen güzel bir cümleyi hangi kitabın hangi sayfasında okuduğunu şıp diye bulacakmış gibi. Bir müzik grubunun solisti gibi davranıyordu. Penceredeki Kadın filmini o çekmiş gibi. Üzünç, Sevgilim ya da Nane Otları şiirini o yazmış gibi.
“En tuhafı da,” dedi Metin, “üç-beş-sekizde kaybetse bile hiç dert etmeyecekmiş gibi davranıyor.”

Bir akşam Net Piknik’e gittiler. Terasa çıkan merdivenlerin ilk basamağında tavana çarpmamak için başını biraz eğdi İlhan. Metin, Cemil’e göz kırptı.
Hava epey sıcaktı, bira içtiler. Soğuk biradan alınan ilk yuduma ilişkin benzetmeler yaptılar. Sarımsaklı levrek ile bol rokalı salata söylediler. Alkol kana karıştı. İlhan âşık olduğunu söyledi. Bir türlü olmayan bir şey sonunda olmuş gibi söyledi.
Cemil, “Anlamıştık aslında biz!” dedi. “Bir şeyler olduğunu anlamıştık.”

Barış Bıçakçı, “Sinek Isırıklarının Müellifi”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder