21 Ağustos 2012

Adil Dünya İnancı



Bir çalışmada, katılımcılara mutlu ve mutsuz sonu olan iki hikaye verilmiştir. Bu hikayeleri okuyan katılımcılar mutsuz sonla biten hikayeyi olumsuz olarak değerlendirmiş ve hikayeden memnun kalmamışlardır. Katılımcıların çoğu mutsuz sonla biten hikayenin yarım, eksik ve tamamlanmamış olduğunu söylemişlerdir. Hırsızlık, saldırı, çocuk kaçırma ve tecavüz mağduru 100 kişiyle yapılan bir diğer çalışmada, saldırganların yanı sıra mağdurlara da kınama ve suçlamada bulunulduğu belirtilmiştir. Farklı çalışmalarda ise insanların kadınların giyimi, kozmetik kullanmaları, görünüşleri ile cinsel suç olaylarında mağdur olma risklerinin arttığına inandıkları sonucu ortaya çıkmaktadır.

İnsanların gözlemledikleri olaylardaki adaletsizliği meşrulaştırma eğiliminin fark edilmesi sonucunda ortaya çıkan adil dünya inancı, 1960’larda Lerner tarafından hipotez olarak sunulmuştur. İçinde yaşanılan belirsiz, karmaşık ve tehlikelerle dolu dünya ile başetmek için kullanılan stratejilerden biridir. İnsanlar dünyayı temelinde kontrol edilebilir ve öngörülebilir saymaktadırlar. İyilerin ödüllendirildiği, kötülerin cezalandırıldığı ve sonunda herkesin hak ettiğini aldığı adil bir dünyada yaşadıklarına inanmak isterler. Bu inanç insanların fiziksel ve sosyal çevrelerini düzenli ve kararlı algılamalarını sağlamaktadır. Bu şekilde insanlar kendilerini belirsiz bir geleceğin yaratacağı gerginlikten korumaktadırlar. Bu nedenle adil dünya inancı insanlara beklenmedik olayların kurbanı olmayacaklarını düşündürmektedir.

Adil dünya inancı, insanların mağdur konumundaki kişileri neden suçlama eğilimi gösterdiklerini açıklamaktadır. İnsanlar adil dünya inançlarını zedeleyecek olumsuz bir durumla karşılaştıklarında o olayın kurbanını suçlama, başarısızlıklarından veya hatalarından dolayı o kişiyi sorumlu tutma eğilimindedirler. Örneğin cinsel taciz vakalarında adil dünyaya inananlar, mağdurun olayı kışkırttığını ya da farkında olmadan onu bu olaya götürecek şeyler yaptığını ve bu olayın öngörülebileceğini savunurlar. Tacize uğrayan bir kadının, bu tacizin en azından bir bölümünden sorumlu olduğuna ve bunu önleyecek bir şeyler yapma imkanına sahip olduğuna inanırlar. Böylece mağdurun maruz kaldığı olayın kendi başlarına gelme olasılığını bertaraf etmiş olurlar. Aynı şekilde AIDS hastalarının büyük bir bölümünün uyuşturucu kullanımı, homoseksüel ilişki gibi nedenlerden dolayı bu hastalığa sahip olduklarına inanılmakta veya herhangi bir kaza geçirmiş kişilere haksız bir sorumluluk yüklenmektedir. Böylece insanlar, bu tür hastalıkların veya kazaların kendi başlarına gelmeyeceği inançlarını dile getirmektedirler.



1 yorum: