16 Ağustos 2012

Munchausen Sendromu



Hasta olmak genellikle çevremizdeki insanlardan dikkat, ilgi ve sempati görmemize neden olur. Bu nedenle çoğumuzun sırf bunları yaşamak için hasta rolü yaptığı en az bir anısı vardır. Hatta böylece sorumluluklarımızdan da muaf oluruz. Okula gitmemek için “karnım ağrıyor” numarası, işe gitmemek için “üşüttüm” numarası, istemediğimiz bir şeyi yapmamak için “başım ağrıyor” numarası yaparız. Nadiren yapılan bu hastalık taklidinde bazıları aşırıya kaçabiliyor. Hasta taklidi yapmanın yanısıra bazen kendilerini gerçekten hasta edecek, yaralayacak davranışlarda bulunabiliyorlar ve bunu defalarca tekrarlayabiliyorlar. Ameliyat olmaktan, acı veren tedavi yöntemlerine maruz kalmaktan da kaçınmıyorlar.

Munchausen Sendromu, ilk defa 1951 yılında hastane hastane dolaşıp gerçek olmayan uydurma hastalık öyküleri anlatan, sonuç alamadan hastaneden ayrılan ve aynı şikayetlerle tekrar tekrar hastaneye başvuran bir grup hasta için Asher tarafından tanımlanmıştır. İsmini ise 18. yüzyılda yaşamış, Rus ordusunda paralı süvari olan ve çevresindekilere sürekli sahte savaş hikayeleri anlatan, anlattığı abartılı kahramanlık hikayelerinin yalan olduğu ortaya çıkınca da yalancılığıyla ünlenen Alman Baron Karl Fredrich von Munchausen’den almıştır.

Munchausen Sendromu’na sahip kişiler edindikleri tıbbi bilgilerle kendilerine sahte semptomlar oluşturarak hastaneye başvurur, tedavi  olmak isterler. Sağlık personeline hasta olduklarını ve hastaneye yatmak zorunda olduklarını kanıtlamaya çalışırlar. Bunun için kesme, yakma, aşırı dozda ilaç alma, bedenine yabancı madde enjekte etme gibi çeşitli yollarla semptom da üretebilirler. Çocukluk döneminde ilgi, korunma, güven gibi ihtiyaçları karşılanmayan bu kişiler hasta olmadıklarının ve hasta taklidi yaptıklarının farkındadırlar, ihtiyaçlarını sağlık personeli ve kendilerine uygulanan müdahalelerle gidermeye çalışırlar. Munchausen Sendromu olan kişiler depresif ve içe kapanık kişilerdir, genellikle yalnız yaşarlar. Sürekli doktor ve hastane değiştirirler, hastane işlemleri sırasında farklı isim verebilirler. Stres altında olduklarında kendine zarar verme, hastaneye yatmaya çalışma gibi davranışları sıklaşır.

İlk kez 1977 yılında Meadow tarafından tanımlanam Munchausen by Proxy Sendromu’nda ise kişi, Munchausen Sendromu’na sahip kişiden farklı olarak semptomları kendisinde değil, bakmakla yükümlü olduğu kişide yaratmaktadır. Sorumluluğundaki "hasta" kişiye son derece iyi bir bakım sağlayan ve hatta ani müdahalelerle onları kurtaran birer kahraman olarak çevrelerinden olumlu tepki görmek bu kişileri beslemektedir. Munchausen by Proxy Sendromu’na sahip kişiler genellikle tıbbi bilgisi hatta bazı durumlarda geçmişi bulunan, işbirlikçi ve kendilerine yardım eden sağlık personeline minnettar olan, cana yakın kişilerdir. Bu kişilerin çok büyük bir kısmı ise çevreleri tarafından çocukları çok seven, şefkatli bir anne olarak tanınan ancak kendi çocuklarına kasıtlı olarak zarar veren kadınlardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder